Yazılar

TARİHİ BİR BELGE: Yunanistan Başbakanı Venizélos’un, Atatürk’ü 1934 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiği mektubu

 

Yunanistan Başbakanı Elefthérios Kyriákou Venizélos’un, Mustafa Kemal Atatürk’ü 1934 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiği 12 Ocak 1934 tarihli mektubunun tam metnini tarihi bir belge olarak aynen yayınlıyorum.

19 Mayıs 1919’da Yunan Ordularını İzmir’e İşgale göndermiş olan Yunanistan Başbakanı Elefthérios Kyriákou Venizélos, Yunan ordularını 30 Ağustos 1922’de yenerek kayıtsız şartsız teslim almış olan Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ü 12 yıl sonra 1934 Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermiştir.

Bunun dünyada başka bir örneği yoktur. Venizelos savaşın felaket, barışın refah ve huzur getirdiğini çok iyi bilen saygın bir devlet adamı olarak filozofça davranmıştır. Aynı olgunluğu Mustafa Kemal Atatürk de göstermiş, Venizelos’un kendini Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermesini gelecek nesillere örnek olacak şerefli bir davranış olarak kabul etmiştir.

30 Ekim 1930 tarininde Ankara’da imzalanan Türk-Yunan Dostluk ve İşbirliği Antlaşması şerefine Ankara Palas Oteli’nde verilen kokteyl.

 

1934’te Nobel Barış Ödülü Atatürk’e değil, Milletler Cemiyeti önderliğinde organize edilen Dünya Silahsızlanma Konferansı’na katkıları nedeniyle, 1929-1931 yılları arasında İngiltere Dışişleri Bakanı olarak görev yapmış olan İskoçya kökenli siyasetçi Arthur Handerson’a verildi. 1934 yılı Nobel Barış Ödülü’nün Mustafa Kemal Atatürk’e verilmemiş olması Venizelos ve Atatürk’ün karşılıklı saygınlıklarının ve gösterdikleri barış kültürünün seviyesini azaltmaz. Bu şerefli davranışın Türk ve Yunan gençlerine, Türkiye ve Yunanistan yöneticilerine örnek olmasını dilerim.

Kemal Yalçın

1999 Abdi İpekçi Türkiye ve Yunanistan Barış ve Dostluk Ödülü Sahibi

MEKTUBUN TAM METNİ

Atina, 12 Ocak 1934

Sayın Başkan,

Yaklaşık yedi asır boyunca Yakın Doğu’nun tamamı ve Orta Avrupa’nın büyük kısmı kanlı savaşlara sahne oldu. Bunun temel sebebi Osmanlı İmparatorluğu ve onun sultanlarının mutlakiyetçi yönetim sistemiydi.

Hıristiyan halklara boyun eğdirilmesini kaçınılmaz olarak takip eden Haç’ın Hilâl’e karşı dini savaşları ve ardından da özgürlüklerine düşkün bütün halkların başarılı diriliş hareketleri, Osmanlı İmparatorluğu sultanların etkisinde kaldığı sürece daima devam eden bir tehlike ortamıydı.

Mustafa Kemal Paşa’nın milli hareketinin rakiplerine galip gelmesiyle 1922’de kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu belirsizlik ve hoşgörüsüzlük devletine kesin bir son verdi.

Hakikaten, bir milletin hayatında bu kadar kısa zamanda bu kadar köklü bir değişiklik nadiren gerçekleştirilebilmiştir.

Hukuk ve dinin birbirine karıştığı dini bir rejim altında yaşayan, çöküş halindeki bir imparatorluk tamamen hayat ve canlılık dolu modern bir ulus devlete dönüştürüldü.

Büyük reformcu Mustafa Kemal Paşa’nın sağladığı hızla, sultanların mutlakıyetçi rejimi sona erdirildi ve devlet tamamen laik oldu. Haklı olarak medeni milletlerin en ön saflarında yer almaya büyük istek duyan bütün millet gelişmeleri benimsedi.

Fakat, barışın sağlamlaştırılması etnik Türk kimliğinin baskın olduğu devletin şu günlerdeki haline dönüşmesine yol açan inkılaplarla birlikte yürütüldü. Hakikaten, Türkiye diğer milletlerin meskûn olduğu illerini hukuka uygun bir şekilde kaybetmiş olmayı kabullenmede tereddüt etmedi ve anlaşmalarla belirlenen siyasi ve etnik sınırlardan razı olup Yakın Doğu için gerçek bir barış dayanağı haline geldi.

Türkiye’yle sürekli devam eden anlaşmazlıkların neticesinde asırlarca kanlı savaşlara sürüklenmiş olan biz Yunanlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun halefi olan bu ülkede gerçekleşen derin değişikliğin etkilerini ilk hissedenler olduk.

Küçük Asya Felaketi’nden hemen sonra, savaştan bir ulus devlet olarak çıkmış olan yeniden doğan Türkiye’yi anlama fırsatını fark ederek ona, elimizi uzattık ve o da samimiyetle karşılık verdi.

Samimi barış arzusuyla dolu olduklarında en derin farklılıklara sahip halkların bile tekrar yakınlaşabileceklerini gösteren bu yeniden birbirimize yakınlaşma faaliyeti hem iki ülke için hem de Yakın Doğu’daki barışı sürdürmek için faydalı oldu.

Barışı tesis etmek için yapılan bu paha biçilmez katkıyı gerçekleştiren kişi elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’dır.

Bu nedenle, 1930’dan bu yana Yunanistan hükümeti başkanı olarak Yakın Doğu’ya yeni bir dönem getiren ve barışı sağlayan Türk-Yunan paktının imzalanmasından sonra, siz Nobel Barış Ödülü saygın üyelerine, Mustafa Kemal Paşa’yı bu kıymetli ödüle layık görmekten şeref duyduğumu belirtir; adaylığını kabul etmenizi arz ederim.

En derin saygılarımla.

Elefthérios Kyriákou Venizélos

(Not: Bu konudaki bilgileri ve resmi belgeyi Stelyo Berberakis’in 30.8.2020 tarihli yazısından aldım.

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53964004

Çok teşekkür ederim. KY)