2012 başlarında bir E-Mektup geldi. Göndereni tanımıyordum. Merakla okudum. Şunlar yazılıydı: “Emanet Çeyiz adlı muhteşem eserinizi doktora tez konusu olarak seçmiş bulunmaktayım. Emanet Çeyiz doktora tezim için gerçekten çok önemli. Satır satır ezberliyorum desem abartmış olmam. Emanet Çeyiz’in Türkiye, Ege adaları ve Yunanistan tarihleri çerçevesinde yeni bir tarih anlayışına katkısının çok büyük olduğunu düşünüyorum. Şu an Oxford’dayım. TÜBİTAK bursu ile İngiltere’ye Oxford Üniversitesi’ne geldim. Doktora sorumlum Dr. Agnes Clare Brandabur. Ayrıca Prof. Dr. Renee Hirschon ile çalışma fırsatı buldum. Sizinle canlı tarih, sözlü tarih ve mikro belgesel roman tarzı üzerine konuşmak istiyorum. Cevap verirseniz memnun olurum.” İmza: İstanbul Fatih Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Programında Araştırma Görevlisi Emine Yeşim Bedlek.
Mutlu oldum. Söyleşi yapma teklifini memnuniyetle kabul ettim. Tanışmamız böyle başladı. 25.8. 2012 tarihinde canlı tarih, sözlü tarih ve mikro belgesel roman tarzı üzerine sorduğu sorulara yazılı olarak cevap verdim. Emine Yeşim Bedlek, doktora çalışmasının içeriği hakkında bana ayrıntılı bilgiler verdi. Başka bir mektubunda şöyle diyordu:
“Karşılaştırmalı Edebiyat Programında doktora yapıyorum. Tezimin başlığı: ‘Literature and Exile: Imperial Identities of Asia Minor’. Doktora çalışmamda Anadolu Rumlarının çok kültürlü, çok kimlikli yaşayışlarını seçtiğim üç roman üzerinden inceliyorum. Bu romanlardan biri sizin “Emanet Çeyiz” romanınız, diğerleri Louis de Bernieres’in Türkçeye “Kanatsız Kuşlar” adıyla çevrilmiş olan “Birds Without Wings” adlı romanı, üçüncü roman da Aydınlı Dido Sotiriou’nun Türkçeye “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” adıyla çevrilmiş olan “Farewell Anatolia”.
Emanet Çeyiz diğer iki romanda geçen olayları tamamlıyor ve bunların gerçek olduğunu gösteriyor. Tezim için gerçekten çok önemli. Emanet Çeyiz için doktora çalışmamda bir bölüm ayırdım ve İngilizceye çevirdim. Hatta, Emanet Çeyiz’i Oxford Üniversitesi’ndeki Danışman Hocam Prof. Dr. Renee Hirschon’a tanıttım. Şu an üzerinde çalıştığı makale için benim çevirilerimden alıntılar yapacak. Kitaptan çok etkilendi, çok beğendi.
Sayın Kemal Yalçın,
Amacım Emanet Çeyiz’i, Anadolu Rumlarının yaşadıklarını daha geniş kitlelere duyurmak. Onların son Osmanlılar olduklarını ve milliyetçi söylemlerle hayatların nasıl da hiçe sayıldığını akademik çevrelere de ulaştırabilmek. Bu konuda da en önemli pay sözlü tarih çalışmalarının. Tıpkı sizin Emanet Çeyiz adlı eseriniz gibi.
Siyasi amaçlarla tarih her zaman her ülkede değiştirilmiştir. Kurbanların sesi kesilmiştir. Artık milliyetçi söylemlerin yerini yavaş yavaş da olsa sözlü tarih çalışmaları almakta. Tez çalışmam oldukça geniş bir çerçeve çizmekte. Sözlü tarih, tanıklık edebiyatı, tarih, uluslararası ilişkiler, edebiyat, antropoloji gibi pek çok alandan beslenmekte ve sizin eseriniz Emanet Çeyiz tüm bunları en iyi şekilde tamamlar niteliği ile ön plana çıkmaktadır.”
Emine Yeşim ile tanışıklığımız öğretmen öğrenci ilişkisine, sıcak bir dostluğa dönüştü. Sürekli haberleştik. Kanatsız Kuşlar adlı romanı çok önceden okumuş ve beğenmiştim. Louis de Bernieres ile dünyaya ve Anadolu’ya aynı pencereden, dilleri farklı, sesleri bir olan iki yürekle baktığımızı gördüm. Emine Yeşim’den Louis de Bernieres hakkında ayrıntılı bilgi rica ettim. Kısa bir zaman sonra cevap verdi. Mektubunda şunları yazmıştı:
“Kemal Hocam,
Dün “Kanatsız Kuşlar” adlı romanın yazarı Louis de Bernieres ile görüştük. Görüşme sırasında çekildiğimiz iki fotoğrafı size gönderiyorum. Louis de Bernieres cana yakın ve Türkleri seven bir insan. Pek çok Türk arkadaşı var. Zülfü Livaneli ile yakın arkadaşlarmış. Bize Livaneli’nin mübadele ile ilgili bestelediği “Memleket kokulu yârim” adlı şarkısını hatırlattı. Bu arada Emanet Çeyiz romanını Louis de Bernieres’e de anlattım. İngilizcesi olup olmadığını sordu. Size selam söyledi.
Prof. Dr. Renee Hirschon ve Louis de Bernieres Emanet Çeyiz’i çok beğendiler. Benden Emanet Çeyiz’i İngilizceye çevirmemi istediler. “Zaten çoğunu doktora çalışman için çevirmişsin, kalanını da çevir,” dediler.
Konuştuğum, mübadele ve canlı tarih konusuyla yakından ilgili olan birçok araştırmacı Emanet Çeyiz’in İngilizce çevirisini soruyor ve istiyorlar. Emanet Çeyiz’in dünyada daha fazla insana ulaşması için İngilizceye çevrilmesi gerekiyor.”
Doktora danışman hocam Dr. Agnes Clare Brandabur
Doktora çalışmalarında doktora tezinin konusu, doktora alışması yapılan üniversite kadar, doktora danışmanının kim olduğu önemlidir. Bu nedenle Emine Yeşim’e Oxford Üniversitesi’ndeki doktora danışmanın kim olduğunu sormuştum. Ayrıntılı bilgiler içeren bir E-Mektup gönderdi. Emine Yeşim E-Mektubunda şunları yazıyordu:
“Kemal Hocam,
İstanbul Fatih Üniversitesi’ndeki Danışman Hocamı Dr. Agnes Clare Brandabur idi. Onu sadece ismen anmak ona haksızlık olur. O yüzden size müthiş bir insan olan hocam Dr. Agnes Clare Brandabur’u daha ayrıntılı tanıtmak isterim. Hayatının son 20-30 yılını Orta Doğu ülkelerinde akademisyen sıfatıyla görev yaparak geçirmiş bir Amerikalı idi. Ben tanıdığımda 80 yaşında zihnen çok aktif, çok duyarlı, çok çalışkan, öğrenmeye ve öğretmeye aşık bir insandı. Bahreyn, Ürdün ve Filistin’deki üniversitelerde çalışmıştı. Filistin davasına gönül vermişti. Her sunumunda, her yazısında Filistin halkının haklarını savunurdu. Anne ve babasını kaybetmiş Filistinli bir öğrencisine ve kardeşlerine her ay maaşını alır almaz PTT şubesine bizzat giderek para gönderirdi.
Yaşına rağmen bu kadar aktif olmasına şaşırırdım. Ortadoğulu öğrencilere karşı inanılmaz bir sevgisi vardı. Suriyeli, Filistinli ve Iraklı öğrencilerinin en ufak bir başarısı onu çok mutlu ederdi. Gözlerinde bu mutluluğu görmek onun kalbinin derinliklerindeki insan sevgisini anlamamızı sağlardı. Amerikan hükümetini çok sert eleştiren bir entelektüel idi. Her zaman mazlumun yanında, mazlumun haklarını herkese karşı savunan bir insandı.
Kolon kanseri tedavisi olurken eşimle ona yardım etmek için evine gider gelirdik. İlk gidişimizde evinin çalışma odasında koskoca bir Yılmaz Güney posteri gördüğümüzde büyük şaşkınlık yaşamıştık. Yılmaz Güney hayranı olan Dr. Agnes Clare Brandabur sayesinde Yılmaz Güney’in “Yol” filmini izledik, filmin DVD’sini bizzat kendisi verdi bize.
Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet hayranlığı da bizleri şaşırtmıştı. Her iki yazarın da İngilizceye çevrilmiş tüm eserlerini okumuş ve hatta yayınlar yapmıştı. Lise yıllarında okumuştum Yaşar Kemal’i, ancak Dr. Agnes Clare Brandabur’un ona olan hayranlığını görünce, Yaşar Kemal’in kitaplarını yeniden okudum. Hayranlığım daha da arttı.
Prof. Dr. Brandabur biz öğrencilerine her zaman kendi kültürümüzü öğrenmemizi tavsiye ederdi. Batı emperyalizmine karşı biz doğulu halkların yapması gereken en önemli şey kendi kültürümüzü çok iyi tanımak ve yaşatmaktı. Ders çalışmayan öğrencilerine “Uyanın, kültürünüz, tarihiniz yok oluyor” diyerek uyarılarda bulunurdu.
Benim ilgimi ve dikkatimi Türk-Yunan Nüfus Mübadelesine çeken kişi de değerli hocam Prof. Brandabur oldu. Lisede tarih derslerinde birkaç satır ile okuyup sözde öğrendiğimiz bu denli önemli bir tarihi olayı çalışmamı isteyen hocam bir gün elinde Louis de Bernieres tarafından yazılmış olan “Kanatsız Kuşlar” adlı romanı ile ofisime girdi. “Bu kitabı oku ve doktora tezi olarak mübadeleyi çalış,” dedi.
Tezimin her aşamasında çok önemli katkıları oldu. Özellikle TÜBİTAK bursu kazandığımda benden çok o sevinmişti. Onun tüm hayatı ve mutluluğu bizlerin başarısında gizliydi. Oxford’dan döndüğümde sağ kolunun kırıldığını görmek beni çok üzdü. Yanından hızla geçen bir otomobil yüzünden dengesini kaybetmiş ve düşmüştü. Düşüncesiz insanların başka insanların ve masumların hayatına ne denli etki edebildiğini daha net bir şekilde gördüm.
Kırık koluna rağmen tezimin düzeltmelerini eksiksiz yaptı. Satır satır yeniden yazdırdı, hiç yılmadan usanmadan bana yol yöntem gösterdi. Tez danışmanlığının ne demek olduğunu ondan öğrendim.
Hocamdan Eylül 2013’te Bingöl Üniversitesi’nde göreve başlamak için ayrıldım. Beni ve akademik hayatımı derinden etkileyen değerli hocamı 2015’te kaybettim. Eşimle ben onu en son İstanbul’da 2014’te görmüştük. Ramazan ayı idi ve İsrail hükümeti Filistin topraklarını bombalıyordu. İftar sofrasında buluştuk.
Onu hiç bu kadar keyifsiz ve endişeli görmemiştim. Filistin’de yaşanan savaş nedeni ile Filistinli dostlarından ve öğrencilerinden haber alamadığı için çok üzgündü. Başka insanların acılarını hissetmenin nasıl bir şey olduğunu ondan öğrendim. Hocamı 5 Mart 2015’te kaybettim. Hâlâ inanamıyorum göçüp gittiğine! Dr. Brandabur’u tanıdıktan sonra anladım ki kan bağı insanların anlaşması için yeterli değilmiş. Asıl olan hayata aynı pencereden aynı duygularla bakabilmek imiş.”
Emine Yeşim doktora tezi yayınlandı
Emine Yeşim Bedlek doktora tezini 12 Mart 2013 tarihinde savundu ve başardı. “Dr.” ünvanını kazandı. Aynı gün bana müjdeyi verdi. Başarısını kutladık. Doktora çalışmasını ben kazanmışım gibi hissettim kendimi. Çok mutlu oldum.
Dr. Emine Yeşim, daha sonra çalışmasının dünyaca ünlü İngiltere merkezli bir yayınevi olan I.B.TAURIS tarafından, “IMAGINED COMMUNITIES IN GREECE AND TURKEY: Trauma and the Population Exchanges under Atatürk” (Yunanistan’da ve Türkiye’de Hayali Cemaatler: Atatürk Yönetiminde Travma ve Nüfus Mübadelesi) başlığı ile yayınlandığını bildirdi. Kitabı görünce çok mutlu oldum. Bu kitabın içinde ben de, Emanet Çeyiz de vardı.
Kitabın arka kapak tanıtımını Prof. Dr Renee Hirschon yapmıştı. İngilizce olarak şunlar yazılıydı:
Emine Yeşim Bedlek has produced a significant contribution to understanding the effects of the 1923 Lausanne Convention on the lives of ordinary people through the lens of literary works of fiction. Her book provides insights into the disruption of the 1923 compulsory Exchange of Populations, unique because it was internationally ratified, and a critical watershed in the histories of Turkey and Greece.
Bedlek’s analysis focuses on three novels, one Greek (Sotiriou), one Turkish (Yalçın) and one English (de Bernieres). In addition, her interpretation draws on a much wider range of bibliography in the social sciences which enriches the analysis. She refers to the long term problems of adjustment encountered by people who are forcibly displaced from their homelands. Her concern with the various overlapping identities of the population in the Late Ottoman period invokes the deeply cosmopolitan quality of life which characterized that multiethnic empire.
With extensive mass migration at the present time, the parallels with a past period are poignant and striking. This book is a timely and valuable contribution and stands as a stark reminder of a colorful world, one whose remnants are currently being dismantled with tragic human costs throughout the region. Professor Renee Hirschon (University of Oxford) 2015
Dr. Emine Yeşim Bedlek’in Türkçe çevirisini de aynen buraya alıyorum:
Emine Yeşim Bedlek 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması’nın sıradan insanlar üzerindeki etkilerini edebi eserler üzerinden incelemiş ve bu alana önemli bir katkı sağlamıştır. Kitap 1923 Zorunlu Nüfus Mübadelesi’nin karmaşıklığını kavramaya katkı sağlamakta çünkü uluslararası diplomaside onay almış olan bu zorunlu göç Türkiye ve Yunanistan’ın tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Bedlek bu çalışma için üç edebi eser incelemiştir: biri Yunan yazar ve aynı zamanda Osmanlı topraklarında (Aydın) doğmuş ve kendisi de göçmen olan Dido Sotiriyu’a ait, diğeri Türkiye’den Kemal Yalçın’a ait ve sonuncusu ise İngiliz yazar Louis de Bernieres’ye ait. Bedlek konuya geniş bir çerçeveden bakmış ve sosyal bilimler alanında geniş bir kaynakça ile analizini zenginleştirmiştir. Anavatanından zorla göç ettirilen insanların uzun süren adaptasyon problemlerini incelemiştir. Bedlek’in geç Osmanlı döneminde iç içe geçmiş kimliklerle ilgilenmesi kozmopolit olan imparatorluk yaşamının değerini ortaya çıkarmaktadır.
Günümüzde görülen toplu göçlerin geçmişle bu denli paralel olması üzücü ve çarpıcı. Bu kitap yerinde ve değerli bir katkı sağlayarak renkli bir dünyayı hatırlatmakta ki bu renkli dünyanın kalıntıları şu an tüm bölgede trajik insan kayıplarıyla parçalanmaktadır.
Prof. Dr. Renee Hirschon (Oxford Üniversitesi) 2015
Yazımı bitirirken içimden geçenleri aynen yazmak istiyorum:
Dr. Emine Yeşim Bedlek Oxford Üniversitesi’nde doktora tezini başarıyla tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndü ve savunmasını vererek diplomasını aldı. Doğuda yeni açılan üniversitelerde ciddi anlamda akademisyene ihtiyaç vardı. Özellikle Türkiye’de İngiliz Dili ve Edebiyatı alanında yetişmiş insan gücü oldukça azdır.
Bingöl Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü yeterli hoca sayısına sahip olmadığı için kapanmak üzere idi. Bingöl’den gelen teklifi kabul edip 2013 sonbaharında Bingöl’e yerleşti. İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Şubat 2020 yılına kadar Dr. Öğretim Üyesi olarak çalıştı.
Akademide sıkça görülen mobbing yüzünden görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Aynı zamanda profesyonel turist rehberi olan Yeşim Bedlek memleketi olan Urfa’ya yerleşme kararı aldı. Akademisyenliğe şimdilik veda ettiğini ifade eden Bedlek Türkiye’de akademisyenliğin gerçek anlamda icra edilmediğini, kibir ve kıskançlığın akademide ciddi sorun olduğunu, yayın yapmak için bile tanıdık editör ve hakem bulmanız gerektiğini, bilime değer verilmediğini gördüğü için bu mesleğe olan inancını kaybettiğini vurguladı. Özellikle doğuda açılan yeni üniversitelerde ciddi sorunların olduğunu ifade etti.
Yetişmiş insan gücünün az olduğu ve beyin göçü veren bir ülke olan Türkiye’de oldukça ihtiyaç duyulan bir alanda başarılı bir akademisyenin yaşadığı sorunlar nedeniyle istifa etmiş olması beni derinden etkiledi. Nereden nereye? Eğer imkânım olsa Almanya’ya çağıracağım, bir Alman üniversitesinde akademik çalışmalarına devam edebilmesi için olanaklar yaratacağım. İnanın bana, sanki akademik görevini yapmasına izin verilmeyen benmişim, Emanet Çeyiz yüzünden başıma bu zorluklar gelmiş gibi hissediyorum!
Dur bakalım! Kara gün kararıp kalmaz! Emanet Çeyiz’deki mübadillerin dedikleri gibi, insan yeşil bir çimen gibidir. Nerede bir avuç huzur, bir damla mutluluk bulsa yeşerir, kök salar! Emanet Çeyiz’deki mübadiller gibi, Emanet Çeyiz hakkında doktora yapmış olan Dr. Emine Yeşim Bedlek de hak ettiği mutlu hayatı kurup yaşamaya devam edecektir.
Emanet Çeyiz belgesel tarihi romanım hakkında Oxford Üniversitesi’nde doktora yapmış olan Dr. Emine Yeşim Bedlek’e çok teşekkür ediyorum. Bana ve eserime şeref verdi. Emanet Çeyiz’i İngilizce edebiyat dünyasına tanıttı.
Dr. Bedlek’in doktora çalışması ve kitabı özellikle mübadele edebiyatına ve mübadele konusundaki bilimsel araştırmalara da önemli bir katkıdır. Umarım Türkçeye çevrilir ve yayınlanır.
Sevgili ve değerli bilim insanı Dr. Emine Yeşim Bedlek aklına, fikrine, yüreğine sağlık! Türkiye ve dünya seninle birlikte daha güzel! İyi ki varsın!
Bochum, 8.9.2020, Kemal Yalçın