Eğitim

Kamu Personeli Seçme Sınavı ve öğretmen atamaları

Türkiye’de okullar 12 Eylül 2005 günü başlayacak. Fakat Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü Remzi Kaya’nın açıkladığı acilen ihtiyaç duyulan 58 bin öğretmen henüz atanmış değil. Yeni açıklamalar yapılıyor. Binlerce öğretmen adayı ve aileleri heyecanlı bir bekleyiş içinde. Ortalıkta çeşitli haberler dolaşıyor. Ama esas konuşması gerekenler susuyor. Öğretmen adayları sorularına cevap bulamıyor.

Remzi Kaya bir açıklama daha yaparak; acil öğretmen açığını “10 509’unu asaleten, 30 000’nini de sözleşmeli kadrolarla karşılayacağı!” dedi. Aradan birkaç gün geçti geçmedi; “30 000 değil, 20 000 sözleşmeli öğretmen alacağız!” diye beyanat verdi.

Öğretmen adayları ve yakınları; ana babalar umutsuzluk içinde kıvranıyor. İş yok! Üniversitelerden alınmış öğretmenlik diplomaları, kalp para gibi değerini yitirmiş. Lisans diplomaları değil, Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) alınan puanlar önemli.

 

 

Türkiye’de eğitimin durumu

 

Eğitim, toplumların temel uğraşlarından biridir. 5000 yıl önce Mısır’da okuma yazma eğitimi mecburdu. Bizde ise 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığı, yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu yıllarda yetişkinlerin ancak %2-3 okur yazardı. Ay gittik uz gittik; geldik 21. yüzyıla… Okul çağındaki çocukların %10’nu hala okula gidemiyor. Kırsal alanda net okullaşma oranı hala %80’in altında. Türkiye genelinde milyonlarca kadın ve erkek okur yazar değil. Hala kız çocuklarını okula gönderebilmek için “Baba beni okula gönder!” kampanyaları düzenlemek zorunda kalınıyor..

 

Dünden bugüne öğretmen yetiştirme, seçme ve yerleştirme sorunu

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin son 60 yılında eğitim, çeşitli eğitim sistemlerinin deneme alanına dönüştürüldü. Demokratik, bilimsel bir eğitim sistemi gelenek haline getirilemedi.

Eğitimin üç temel öğesi öğretmen, öğrenci, velidir. Öğretmensiz bir eğitim düşünülemez. Öğretmen yetiştirmek eğitimin ana sorunlarındandır.

Türkiye’de öğretmen yetiştirme ve yerleştirme siyasal iktidarların kısa dönemli, günü birlik çıkarlarına göre biçimlenmiş ve uygulanmıştır.

Köy Enstitüleri’nin ömrü sadece on yıl olabildi. Kapandı. Yerine öğretmen okulları kuruldu. Kapandı. Yerine öğretmen liseleri açıldı. Köy enstitülerinin ve öğretmen okullarının yerine konulan öğretmen liseleri sonunda Anadolu Öğretmen Liseleri haline geldi. Artık günümüzde ne öğretmen okulları var, ne de Yüksek Öğretmen Okulları. Bu okullar neden kapandı bilen  var mı?

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında,  1982 yılında öğretmen yetiştirme üniversitelere bırakıldı. Günümüzde 63 adet eğitim fakültesi Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu öğretmenleri yetiştirmeye uğraşıyor.

 

Öğretmen yerleştirme sistemi

 

Türkiye’de henüz öğretmen yetiştirme gibi, öğretmen yerleştirme işi de sistemleşemedi. Eğitim –Sen’in 1988 yılında düzenlediği “Demokratik eğitim Kurultayı” verilerine göre öğretmenler 70 ayrı kaynaktan geliyor.

1960 sonrası uygulanan öğretmen  yetiştirme ve yerleştirme sistemleri şunlardır:

  • Yedek subay Öğretmen Uygulaması (1960)
  • Vekil Öğretmenler (1961)
  • Öğretmenlik formasyonu ( 1970)
  • Mektupla Öğretmen Yetiştirme (1974)
  • Hızlandırılmış Programla Öğretmen Yetiştirme (1975)
  • Askerliğini Öğretmen olarak Yapanlar (1987)
  • Her türlü yüksek öğretim programdan mezun olanlardan hiçbir koşul aranmaksızın kitle halinde öğretmen atanması (1996)
  • Açık öğretim yolu ile İngilizce ve Okul Öncesi Öğretmen Yetiştirilmesi (1999)

Milliyetçi Cephe hükümeti döneminde üç aylık kurstan sonra binlerce milliyetçe cephe taraftarı öğretmen olarak okullara yerleştirilmişti.

1996 yılında hiçbir öğretmenlik eğitimi almamış işsiz üniversite mezunları öğretmen diye atanmıştı.

Kısacası bir zamanlar soğan yetiştirmekle insan yetiştirmek; hayvan terbiye etmekle insan eğitmek bir sayılmıştır.

Bütün bu bilim ve akıl dışı uygulamalarla Türkiye eğitiminin kalitesi düşmüştür.

Artık devletin resmi okulları yanında paralı özel dersaneler eğitimi üstlenmiş durumdadır.

 

Öğretmen seçme sorunu

 

Eğitim fakülteleri plansız, programsız öğretmen üreten fabrikalara dönüşmüş durumdadır. Her yıl binlerce öğretmen diploma alıyor. Öğretmen adayları öğretmenlik kadrosu alabilmek için birbiriyle yarışıyor. 2003 yılında 5 kişilik kontenjanı bulunan kimya öğretmenliği için 4658 kimya öğretmeni başvurmuştur.

Milli Eğitim Bakanlığı, diplomalı öğretmen adaylarının çokluğu karşısında 2001 yılından itibaren seçme sınavı uygulamaya başladı. Sınavda taban puanları tutturamıyanlar işsiz öğretmenler ordusuna katılıyor. 15 yıllık eğitim hayatında harcadıkları emek boşa gidiyor.

Burada hemen insanın aklına şu soru geliyor:

Devlet üniversitelerinin, eğitim fakültelerinin verdiği öğretmenlik diplomaları yetersiz mi? Yetersiz ise neden öğretmen yetiştirme sistemleri ihtiyaca göre geliştirilmiyor?

Binlerce diplomalı öğretmen adayı Kamu Personeli Seçme Sınavı’na hazırlık kurslarına katılıyor. Bu dersanelere büyük paralar ödeniyor. Eğer dört yıllık süre öğretmen yetiştirmeye yetmiyorsa uzatılabilir.

 

Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın niteliği

 

Öğretmen adayları  2001 yılında KMS (Kurumlar İçin Merkezi Eleme Sınavı ) adı altında tekrar sınava tabi tutulmuşlardır. 2002-2003 yıllarında bu uygulama KPSS adıyla (Kamu Personeli Seçme Sınavı ) devam etmiştir. Bu sınavlarda başarılı olabilmek için iki oturumlu bir sınav sürecinden geçmek gerekmektedir. Sabah oturumunda öğretmen adaylarının 120 soru ile genel kültür ve genel yetenek becerileri ölçülmektedir. (Genel yetenek alanında %50 Türkçe, %50 Matematik, Genel Kültür alanında ise, Atatürk İlke ve inkılapları, %40, Temel Yurttaşlık Bilgisi %15, Türkiye ve Dünya ile ilgili Güncel ve Sosyo-Ekonomik Konular %5, Türk Kültür ve Medeniyetleri %10, ve Türkiye Coğrafyası % 30)  öğleden sonra yapılan oturumda ise yine 120 soru ile Eğitim Bilimleri alanındaki yeterlik ölçülmek istenmektedir. Eğitim Bilimleri kategorileri ve ağırlıkları ise  Eğitim Psikolojisi %50, Eğitim Programları ve Öğretim %35, Rehberlik ise %15 şeklindedir.

KPSS soruları ve cevapları nedense açıklanmamaktadır.

Böyle bir sınav tüm branşlardaki öğretmen adaylarına uygulanmaktadır. Yani resim, müzik öğretmeni olacak adaylar matematik sorularını cevaplamak zorundadır. Böyle bir sınav haksız, eğitim bilim açısından yanlıştır. Aynı şekilde KPSS puanlarına göre öğretmen adaylarının öğretmenlik yetenekleri, öğretme becerileri ölçülemez. Hele hele örneğin bir müzik öğretmeni ile fizik öğretmeninin; bir felsefe öğretmeni ile dinbilgisi öğretmeninin yetenek ve becerileri eşitlenemez.

KPSS sonunda barajı geçen her öğretmen adayının ataması yapılmamakta; binlerce öğretmenin umudu soldurulmaktadır.

2003 yılındaki kontenjanlar,  KPSS katılanlar ve barajı geçenlere bakıldığında bu sınav ve yerleştirme sisteminin yanlışlığı kolayca görülebilir.

 

 

Branşlar

Kontenjanlar. Başvuranlar Barajı geçenler
Beden Eğitimi 1700 16739 3485
Bilgisayar 750 1479 1032
Biyoloji 50 5378 143
Coğrafya 50 1471 82
Din Kültürü ve A.B. 700 9307 915
Fen Bilgisi 800 5060 1128
Fizik 20 5912 152
İHL Mes.Ders. 130 8743 658
İngilizce 2000 8558 3110
Kimya 5 4658 29
Matematik 750 4848 1196
Matemak (ilköğretim) 1000 2467 1815
Müzik 50 1058 155
Okul öncesi 750 3156 1520
Rehber öğret. 900 4750 3271
Sınıf öğretmenl. 5000 17330 11584
Sosyal Bilgiler 150 4701 546
Tarih 200 4912 548
Türk Dili ve Ed. 1099 4184 2148
Türkçe 2900 3208 3199

 

(Kaynak: Levent Eraslan, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi )

 

Başka ülkeledeki uygulamalar

 

Eğitim alanında gelişmiş Avrupa ülkelerinde KPSS gibi bir sınav ve öğretmen yerleştirme sistemi yok. 17 yıldan beri öğretmenlik yaptığım Almanya’daki öğretmen yetiştirme ve yerleştirme sistemini yakından gözlemledim. Özetle anlatabilirim.

 

Öğretmenler üniversitelerde, pedagoji fakültelerinde yetişiyor. Her öğretmen adayı üç ayrı branşta öğretmenlik eğitimi görüyor. Yani bir öğretmen Matematik, İngilizce ve Fizik dersleri verebiliyor. İlkokul ve anaokulu öğretmenlerine bu okullara özgü bilgi ve beceriler kazandırılıyor.

Dört yıllık temel eğitimden sonra öğretmen adayları çalışmak istedikleri okul türlerinde iki yıl süren uygulama yapıyorlar. Her uygulama öğrencisi sıkı bir denetimden geçiyor. Ders hazırlıyor, yazılı yapıyor ve değerlendiriyor. Sorumlu olduğu esas öğretmen ona çalışmalarına yön veriyor. Belli aralıklarla okul müdürünün, üniversite hocasının katıldığı sınıflarda ders veriyor.

Öğretmen adayının öğretmenlik becerileri, davranışları, öğrencilerle ve öğretmenlerle ilişkileri, bilgi seviyesi, dili, anlatımı, görev bilinci yönlerinden ayrı ayrı değerlendiriliyor. İki yıllık uygulamayı başaramayanlar öğretmenlik hakkını kaybediyor.

 

Sonuç:

 

KPSS ile öğretmen seçme sistemi eğitim bilimi açısından yanlış ve tutarsızdır. Bu sistem, farklı branşlardan öğretmen adaylarına aynı soruları sorduğundan eşitsizdir. Öğretmenler test soruları ile değil, sınıftaki uygulamalarıyla; somut okul hayatı içinde değerlendirilebilir. Bir resim öğretmeni, yaptığı resimlerle; sanat sevgisi ve sanat öğretim becerileriyle daha gerçekçi değerlendirilebilir.

Bir matematik öğretmeni, coğrafya bilgileriyle değil, taşıdığı matematik kafasına göre daha iyi değerlendirilebilir. Çok iyi keman çalan bir müzik öğretmeni adayı, iki matematik sorusunu yapamadı diye dıştalanırsa bundan aynı zamanda Türkiye’deki sanat dünyası kaybeder.

Türk Milli Eğitim Sistemi içinde taşıdığı bilim dışı uygulamalardan arındırılmalı; öğretmen yetiştirme ve yerleştirme sistemi her yönüyle bilimin ve aklın ışığında; çağdaş dünyanın olumlu örnekleriyle uyum içinde yenilenmeli ve geliştirilmelidir.

Yetkililer binlerce işsiz öğretmen adayına bir an önce  somut  açıklamalar yapmalı; hükümet bu öğretmenlerin eğitim alanında çalışmaları için imkanlar yaratmalıdır.

 

Bochum, 28 Ağustos 2005                                            Kemal Yalçın