Almanya’da bu yıl önce Kuzey Ren Vestfalya ve Bremen eyaletlerindeki okullar açıldı. Önümüzdeki günlerde sırayla diğer eyaletlerdeki okullar açılacak.
Kuzey Ren Vestfalya eyaleti, 17 milyonluk nüfusuyla Almanya’nın en kalabalık eyaleti. Göçmenlerin ve özellikle Türkiyeli göçmenlerin en yoğun olduğu eyalet de burası. Almanya’daki 2,5 milyon dolayındaki Türkiyelinin yarısına yakını burada yaşıyor.
Kuzey Ren Vestfalya demir çelik, makina, elektronik ve kimya sanayinin de önemli merkezlerinden. Fabrikalarda, akar bantların başında çeşitli uluslardan, çeşitli dinlerden ve dillerden renk renk işçiler ter döker, emek harcar, üretim yapar. Gerektiğinde daha fazla ücret, daha iyi çalışma ve yaşama şartları için sendiklarda, derneklerde, sendiklarda omuz omuza mücadele ederler. İsteyen kiliseye gider, isteyen camiye… Beğenmeyen kiliseden istifa eder. Kimisi de dinle, imanla ilgisi olmadığını açık açık söyleyebilir.
Almanya bir göçmen ülkesidir. Okullarda çok çeşitli milletlerden öğrenciler bulunur. Çalıştığım bir birleştirilmiş ortaöğretim okulunda 24 ayrı ulustan öğrenci vardı. Bu toplumsal doku her yönden eğitim alanına yansır.
Okullar çeşitli uluslardan, çeşitli dinlerden öğrencilerin barış ve huzur içinde eğitim gördükleri sıcak bir yuva haline getirilmeye çalışılır. Hangi dilden, hangi dinden, hangi ulustan olursa olsun öğrencilere eşit davranmak temel ilkedir. Öğrenciler arasında dıştalamaya, horlanmaya, aşağılamaya, ayrımcılığa yol açabilecek törenlerden, tutum ve davranışlardan uzak durmak esastır.
Öğrenciler arasında ayrımcılık yapan Alman milliyetçileri de vardır. Ama azınlıktadır. Okul yönetiminden, velilerden, çevreden yüz bulamazlar.
„Almanya Almanlarındır, yabancılar dışarı!“ demek suçtur. Bu suçu işleyenler öğrenci olsun, öğretmen olsun cezalandırılır. Toplumun geniş kesimlerinde bu ve benzeri sloganların, düşüncelerin Hitler faşizmi döneminde sebeb olduğu büyük acılar unutulmamıştır. Tüm eğitim kurumlarında milliyetçilikten uzak bir tarih bilinci verilmeye çalışılır. Okullarda, radyo ve televizyonlarda Alman milliyetçiliğinin Alman halkına ve dünya halklarına ne belalar, ne felaketler açtığı açık açık konuşulup anlatılır. Günümüzde Alman halkı kendi geçmişiyle korkusuzca hesaplaşabilmektedir. Tarihsel, dinsel, düşünsel alanda hiçbir tabuya yer yoktur.
Bütün bunlara rağmen, geçmişten ders almayan; milliyetçiliği, ırkçılığı, şiddeti siyasi çizgi haline getirmiş partiler, örgütler, dernekler, siyasi cevreler hala vardır. Bazı doğu eyaletlerinde parlamentolara girecek kadar oy alabilmektedirler.
İşte böyle bir toplumda, ilkokul birinci sınıfa nasıl başlandığını çalıştığım ilkokulları örnek alarak anlatmak istiyorum.
İlkokulda ilk gün
Almanya’da ilkokul dört yıldır. Öğrenciler bu dört yıldaki gelişimlerine göre dördüncü sınıfta sınıf öğretmenlerinin tavsiyesine, velilerin onayına göre gideceği okul türünü seçerler. İlkokul her öğrencinin gelecekteki yaşamını belirleyecek ilk adımdır.
İlkokula kayıtlar açılış tarihinden beş altı ay önce tamamlanır. Kayıt sırasında her öğrencinin dil seviyesine, bedensel ve zihinsel gelişmesine bakılır. Bedensel ya da zihinsel gelişimi uygun görülmeyenler eğitim müdürlüğünün uzmanları tarafından kontroldan geçirilir. Zihinsel gelişimi normal bir ilkokulu başarmaya yetmiyeceği anlaşılan çocuklar öğrenme engelliler için açılmış özel okullara yönlendirilir. Bu tür öğrenciler ana okulunda izlenir. Anaokulu öğretmenlerinin görüşü alınır.
Almanya’da çeşitli ilkokullar vardır. İsteyen veliler çocuklarını devlet ilkokullarına, kilise ilkokullarına yada özel ilkokullara gönderebilir.
İlkokul başlamadan önce veliler bilgilendirilir, çocuklara okulları gezdirilir, öğretmenleri tanıtılır.
Kayıt sırasında kesinlikle bağış, yardım vb. alınmaz.
Alman okullarında önlük, forma giyilmez. Okullar çok renkli çiçek bahçesi gibidir.
İlk gün
İlkokula başlama töreni dört beş ay önceden planlanır. Hazırlıklar başlar. Her yılın birinci sınıfları, yeni öğrenim yılı başlangıcında yapılacak töreni hazırlar. Çalışmalar öğretmenler kurulunda görüşülüp kararlaştırılır. Her okul başlangıç törenini kendine göre hazırlar. Kalıplaşmış, tek bir biçim yoktur. Öğretmenler kurulu bu konularda insiyatif sahibidir.
Birinci sınıflar, ders yılının ikinci günü sabahı önce velileriyle birlikte topluca kiliseye giderler. Papaz önceden hazırladığı programa göre okula başlama ayinini yönetir ve duasını yapar.
Kiliseden sonra okula gelinir. Başlama töreninden sonra öğrenciler öğretmenleri tarafından sınıflara alınır.
Ne kiliseye, ne okula, ne de okuldaki törene Alman bayrağı asılmaz. Okullarda bayrak töreni yapılmaz. Alman milli marşı söylenmez. Öğrencilerin beynini şartlayacak hiçbir törenselliğe eğitimde yer verilmez. “Almanım, çalışkanım, doğruyum!” gibi hep bir ağızdan yapılan yemin törenlerini ne devlet ne de veliler ister.
Öğrencilerin oturacağı yerler önceden belirlenmiştir. Sınıf öğretmeni her öğrencinin adını önceden masasının üstüne koymuştur. Bu ders saatinde okul aile birliği velilere çay kahve ikramında bulunur. Velilerin birbirleriyle tanışmaları için ortam yaratılır.
Müslüman veliler isterlerse kiliseye gitmezler. Sadece okuldaki törene katılırlar.
Müslüman – Hıristiyan çocuklar ortak dini törende
Müslüman/Türk velilerin kiliseye gitmemeleri daha okulun ilk gününde çocuklar arasında ayrımı getirmektedir.
İşte bu ayrımı ortadan kaldırmak için okul yöneticileri, öğretmenler kurulları çareler aramakta; velilerin isteğini dikkate alarak farklı düşünceler, farklı tören biçimleri üretmektedir.
Çalıştığım üç ilkokuldan biri olan, „Güneş Okulu“ adlı okulda toplam 200 öğrenci ve 12 öğretmen bulunuyor. Öğrencilerin 50 kadarı Türkiyeli Sünni ve Alevi. Çoğunluk Hıristiyan. Güneş Okulu öğretmenler kurulu, kilisede yapılan dini töreni okul salonunda Müslüman ve Hıristiyan velilerle birlikte yapmaya karar verdi. Bu düşüncenin oluşmasına Bochum şehrinde belli aralıklarla, Müslüman, Hıristiyan ve Museviler tarafından ortaklaşa yapılan barış ayinlerinin de etkisi oldu.
Geçen yıl Bochum Diyanet Camisi imamı, katolik ve protestan kilisesinden birer papaz, okul müdürü, barış ayinlerini düzenleyen dernek sorumlusu altı ay önceden biraraya gelerek konuyu görüştüler. Başlangıç ayinini okul salonunda yapmaya karar verdiler. Ayindeki ana konuyu belirlediler. İmamın, papazların yapacağı konuşmalar önceden belirlendi. Türkçe metinler Almanca’ya çevrildi.
Dini tören için öğrenciler, veliler, öğretmenler salondaki yerlerini aldılar. İmam ve papazlar tören kıyafetlerini giydiler.
Önce okul müdürü velileri selamladı. Sonra katolik papaz konuşmasını yaptı. Sıra imama geldi. İmam fatiha suresini Arapça okudu. Türk veliler; “Allah’ım bu günleri de gördük. Alman okulunda duamızı da yaptık!” diyerek seviniyor, imamı da, papazı da gönülden alkışlıyorlardı.
Sıra bayan protestan papazına geldi. Güler yüzüyle herkesi selamladı. Eline gitarını aldı. Bir çocuk şarkısını çaldı.
İmam son konuşmasında terörü lanetledi; insanları barış ve kardeşlik içinde yaşamaya davet etti.
Müslümanlarla Hıristiyanların ortaklaşa yaptıkları bu dini tören Bochum şehrinde ilk kez yapılmıştı. Yerel basında geniş yankı uyandırmıştı. Bazı tutucu, milliyetçi Alman veliler Müslüman-Hıristiyan yakınlaşmasından rahatsız olmuş. Rahatsızlıklarını okul müdürüne bildirmişler. Birkaç tutcu Alman veli de bu gerekçelerle çocuğunu bu okulda okutmak istememiş. Okul müdürü durumu öğetmenler kurulunda gündeme getirdi.
Konu yeniden enine boyuna tartışıldı. Sonunda ” Üç beş tutucu, milliyetçi Alman veli yüzünden Hıristiyan-Müslüman ortak ibadeti önlenemez!” kararı oybirliğiyle alındı.
2005-2006 ders yılı bu karar doğrultusunda Hıristiyan-Müslüman ortak ibadeti okul spor salonunda yapıldı. Hıristiyanlar imamı; Müslümanlarda papazları alkışladı. Çeşitli milletlerden ve dinlerden çocuklar şarkılar söylediler. “Güneş Okulu” gene diğer okullara örnek oldu.
Umarım “Güneş Okulu”nun aydınlığı diğer okullara da yayılır.
Tek çiçekle bahar gelmez. Fakat baharın gelmesi için güzel bir çiçeğin açması gerekir. Barış, kardeşlik, sevgi çiçekleriyle güzelleşen bir ülke ve bir dünya yaratmak için sınıfımın kapısını açıyorum.
Haydi çocuklar ders başlıyor!
Hepinize sağlıklı, sevinçli, başarılı bir ders yılı diliyorum.
Bochum, 28 Ağustos 2005 Kemal Yalçın