Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma, durma koş.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Isparta Gönen Köy Enstitüsü’nü ve Gönen Öğretmen Okulu’nu kuranlara minnettarım. Çünkü ben de Gönen Köy Enstitüsü’nün devamı olan Isparta Gönen Öğretmen okulunda 1963-1967 döneminde okudum. Gönen beni ben yapan okuldur. Gönen bana okuma, yazma, araştırma, düşünme ve konuşma becerilerini kazandırdı. İlk şiirlerimi Gönen Öğretmen Okulu’nda yazdım. İlk şiirlerim ve öykülerim oklumuzun “GONCA” adlı aylık gazetesinde yayınlandı. Gönen bana okuma, yazama ve araştırma sevgisini kazandırdı.
İlk ödüllerimi Gönen’de aldım. Okulumuzun Münazara Ekibi Başkanı idim. Rahmetli Din Dersi Öğretmenimiz Aziz Üstün ve Sayın Hüseyin Seçmen bana özel hitabet ve hatiplik dersleri verdiler. Gönen’de Marangozluk ve demircilik öğrendim. Mandolin çalmak zorunluydu. Mandolin yanında keman ve flüt dersleri de aldım. Gönen Öğretmen Okulu’nda kaldığımız yatakhaneyi Köy Enstitüsü zamanında Fakir Baykurtlar yapmışlardı.
Okulumuzun toplam arazisi 600 dönüm idi. 50 dönüm meyve ve sebze bahçemiz vardı. 10 dönüm gül bahçemiz vardı. Gül yağı üretimi yapıyor kazandığımız parayla Türkiye gezilerine çıkıyorduk. 10 dönüm kıraç araziyi bir metre derinliğinde krizma yaptık. Bağ diktik. Her öğrenci 10 çam dikiyordu. Yetiştirdiği çam sayısına göre not alıyordu. Kuluçka makinamızla civciv yetiştiriyor, büyütüyor yumurtalarını yiyorduk.
İneklerimiz, danalarımız, düvelerimiz vardı. Hepsine bir haftalık sınıf nöbetleriyle kendimiz bakıyorduk. On kadar arı kovanımız, iki traktörümüz, kamyonumuz, otobüsümüz vardı. Spor, müzik ve sanat dersleri ve kursları çok önemliydi. Her öğrenci yeteneğine ve isteğine göre mutlaka bir ya da daha çok etkinliğe katılırdı. Ben okulun elit jimnastik ekibinde, mandolin ve ses korosunda, tiyatro ekibinde ve münazara ekibinde görev almıştım.
1963-1964 ders yılında ilk kez nota öğrendim. Klasik müziği o günlerde dinlemeye başladık. Müzik derslerinde Ulvi Cemal Erkin’in, Beethoven’in, Mozart’ın senfonilerini dinliyor, bunları değerlendirerek not alıyorduk. Okulumuzun salonlarında, yemekhanelerimizde, yatakhanelerimizde büyük ressamların; İbrahim Çallı’nın, Picasso’nun, Vincent van Gogh’un tablolarından yaptığımız kopyalarını asardık.
Okulumuzun Tiyatro Kolu her yıl bir piyesi sahnelerdi. Öğretmenler ve öğrenciler oyunda rol alırdık. Biz Sayın Hüseyin Seçmen’in yönetiminde Kral Oedipus tragedyasını 1966-1967 yıllarında sahnelemiştik. Türkiye turuna çıktık. Nazilli, Aydın ve Efes Antik Tiyatro’da Kral Oedipus’u başarıyla sahneledik.
Gönen’de milli bayramlar çok büyük heyecanla kutlanırdı. 19 Mayıs Bayramı Isparta Stadyumunda kutlanırdı. 19 Mayıs hazırlıklarına mart başında başlardı. Nisan başından itibaren her sabah kahvaltıdan önce tüm öğrenciler ve öğretmenler 1000 kişi harmandalı, tamzara, aydın zeybeği, Ankara zeybeği oynardık. Ayaklarımızı yere vurunca yer sarsılırdı. İsmail Hikmet Ertaylan’ın yazdığı Öğretmen Okulları Marşını yürekten söylerdik:
Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk’e denk;
Korku bilmez soyumuz.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
19 Mayıs kutlamaları için Isparta’ya gitmek için 1000 öğrenci ve öğretmenler okuldan Kırıkçayır tren istasyonuna kadar beş kilometre yürürdük. Tren gelirdi. Treni doldururduk. Trenle türkülerle, şarkılarla, marşlarla Isparta’ya 19 Mayıs Bayramını kutlamaya giderdik. Heyecanımız doruğuna çıkardı! Ülkemize, kendimize ve geleceğimize güvenimiz tamdı!
Anadolu bozkırını yeşertmeye can atardık! Anadolu’yu aydınlatmak için canımızı vermeye hazırdık! Öğretmen olduğumuz gün yeni bir hayat başlardı. Aynı hafta içinde kuralar çekilir, gideceğimiz okul belli olurdu. Gönenliler için atama yerleri Sivas, Maraş hattının doğusunda bulunan okullardı. Her ders yılı bitiminde Gönenli genç öğretmen arkadaşlarımız Hakkari’den, Bitlis’ten, Van’dan gelirler okul konferans salonunda toplanmış tüm öğrencilere ve öğretmenlere görüp yaşadıklarını, karşılaştıkları zorlukları ve zorlukları nasıl aştıklarını anlatırlardı. Hepimiz en geri kalmış yerlere gitmek isterdik.
Gönen benim okulum, üniversitem oldu. Gönen’de ve Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nda toplam 10 yıl parasız yatılı okudum. Gönen Öğretmen Okulu yazılı ve sözlü sınavlarını kazanamasaydım belki okuyamazdım. Gönen olmasaydı, ben Kemal Yalçın olamazdım. Bu nedenle Gönen Köy Enstitüsü’nü, Gönen Öğretmen Okulu’nu kuranlara, değerli öğretmenlerime ve beni ödediği vergilerle okutmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin sevgili vatandaşlarına minnettarım.
Aradan 30 yıl geçmişti. 1998’de Gönen’i görmeye gittim. Kahroldum! Gül bahçemiz çöplük, müzikhanemiz viran, okulumuz harap olmuştu.
Bochum, 18.4.2020, Kemal Yalçın
(Tüm fotoğraflar Kemal Yalçın Arşivi’nden alınmıştır.)