JAKOB GABRİEL VEFAT ETTİ!
Süryanilerin, Türklerin, Kürtlerin başı sağ olsun!
Jakob Gabriel benim en yakın Süryani kardeşim idi. 23 yıl İsviçre’de alıştıktan sonra, ailesiyle birlikte Midyat’a geri dönmüş, hayatını yeniden Midyat’ta kurmuştu. Süryaniler için, Kürtler için çok çalıştı. Midyat’ın kalkınması, huzurlu, insanca yaşanabilen bir Midyat ve Mardin için, Türkiye için çok fedakarlıklar yaptı. Midyat’ta “Barış” adlı ilk şarap fabrikasını kurdu. İşsizlere iş, yoksullara ekmek verdi. Bu rağmen Jakob Gariel’e hep engel çıkardılar, farikasına su vermediler, yolunu yapmadılar. Engelleri birer birer aştı. Fakat bu olaylar onun sağlığını bozdu. Sevgili Süryani Kardeşim Jakob Gabriel ruhun şad, mekanın cennet oldun! Alaho mhasele! Sevgili Eşiniz Diba ve çocuklarınızın, sevenleriniziz başı sağ olsun! Süryanilerin başı sağ olsun! Sizin acılarınız benim de acılarımdır!
Jakob Gabriel, “Süryaniler ve SEYFO”, “Süryani Halk Kahramanı Şemun Hanne HAYDO” adlı kitaplarımın hazırlığı sırasında bana çok yardımcı oldu, danışmanlık yaptı. Turabdin’i birlikte dolaştık. Turabdin’e, Midyat’a her gidişimde onun otelinde, Turabdin Otelin’nde kaldım. Jakob Gabriel ve hanımı Diba Gabriel ile ilk kez 2011 yılında, Seyfo araştırmalarım sırasında tanıştım. Fehmi Bargello beni Jakob Gabriel ile tanıştırmıştı. Turabdin Oteli’nde Diba ve Jakob Gabriel ile uzun bir söyleşi yapmıştım. Bu söyleşileri “Süryaniler ve SEYFO” ikinci kitabında yayınladım.
Jakop Gabriel, Kürt hareketi ile yakın ilişki kurmuş. Demokratik Toplum Partisi’nin bir üyesi olarak ilk kez bir Süryani, Mardin İl Genel Meclisi’ne seçilmişti.
DTP kapandıktan sonra Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) kuruldu. Jakop Gabriel bu partide siyasi hayatına devam etti. Daha sonra Demokratik Toplum Kongresi’nde daimi meclis üyeliğine seçilmişti.
17 Ağustos 2011, Perşembe günü sabah 8.30’da, Fehmi Bargello ile birlikte yürüyerek Jakop ile Diba Gabriellerin Manastır Caddesi’ndeki evine kahvaltıya gittik. “Sen buraya neden kesin dönüş yaparak geldin?” sorusunu yönelttim. Açık ve net olarak şu cevabı vermişti:
“Ben buraya bu toprakların evladı olduğumu düşünerek, kesin dönüş yaparak geldim. İsviçre’de yaşadığım zamanda, Avrupa’yı gördükten sonra uyandık biz. Ben bu topraklara, soyumuza, tarihimize, kültürümüze karşı kendimi borçlu hissettim. Anayurduma gidip atalarıma, tarihime karşı borcumun bir parçasını ödeyebileyim, dedim. Önce ben bir adım atayım, arkası nasıl olsa gelir, diyerek buraya geldim.
Avrupa’da yaşarken Süryani tarihine karşı büyük bir merak duydum. Kendi tarihimi okuyup araştırmaya başladım. Araştırmalarım sonunda, yaklaşık bin yıldan beri biz Süryanilerin kendi tarihimize, kültürümüze, dilimize, inancımıza önemli, olumlu bir katkıda bulunamadığımızı gördüm. Bunun sebebinin de örgütsüzlük olduğunu anladım.
Yurtdışında yaşayan Süryanilerde milli kimliklerini araştırma, milli hislerinin ve bilinçlerinin uyanması anlamında gelişmeler oldu. Süryaniler yaşadıkları acıları analiz ederek neden bu hale geldiklerini keşfettiler. Bundan sonra örgütlenmeye başladılar. Süryaniler bu örgütlenmede ulusal anlamda kendi kültürlerine, tarihlerine, sanatlarına, kültürel mirasa sahip çıkmak için adımlar attılar. Bu örgütlenme çalışmasının sonucunda anayurdumuza, Turabdin’e dönme düşüncesi yaygınlaştı. İnsanlarımız bu örgütsel çalışmalar içinde kendilerini geri dönüşe hazırlamaya başladılar. Ben ve eşim kesin geri dönüş yapan ilk Süryaniler olduk.”
Jakob Kardeşim sen kimsin, nerelisin, senin atların SEYFO sırasında ölümden nasıl kurtulmuşlar diye sordum. Şu cevabı vermişti.
“Benim babam Maravge 1914, annem Şmuni ise 1921 doğumluydu. Bizim köyümüzün adı Süryanice Bekusyone, Türkçeleştirilen şimdiki ismi ise Alagöz. Fakat biz Süryaniler bu Türkçe ismi kullanmayız. Bakisyan ya da Bekusyone adını kullanırız.
Benim ailem Hah’ta kalarak ölümden kurtulmuş. Şeyh Fathalla’nın barışı sağlamasından sonra, bizim aile Nusaybin taraflarına gitmiş. Karınlarını doyurmak, hayatı yeniden kurabilmek için köyden köye göçmüşler. Bu arada Dedem Gewriye hastalanıp vefat etmiş
Hah Şatosu’na sığınarak hayatta kalmış olan diğer Süryaniler çeşitli köylerde kaldıktan sonra, Çelebi Ağa’nın yardımıyla tekrar köylerine dönmüşler.
Babamlar ise, bir daha köylerine dönmemişler.
Babam, dedemin Nusaybin yakınlarındaki şimdiki adı Günyurdu olan Marbobo Köyü’ne yerleşmiş.”
Sevgili ve Değerli Süryani kardeşim, senin ideallerini gerçekleştirmek benim görevim olsun! Artık sen “Süryaniler ve SEYFO”, “Süryani Halk Kahramanı Şemun Hanne HAYDO” adlı kitaplarımda yaşayacaksın!
Alaho mhasele!
Bochum, 3 Ocak 2022, Kemal Yalçın