EdebiyatSon Haberler

Duisburg – Hamborn Cemevi’nin düzenlediği SEMAHLAR VE DEYİŞLER Alevi Kültür Akşamı Muhteşem oldu

Bütün evren semah döner

Sevgi bizim dinimizdir

Başka dine inanmayız

12 Ocak 2025 günü Duisburg Hamborn Cemevi’nin düzenlediği “Semahlar ve Deyişler” adlı Alevi Kültür Akşamı son yıllarda Duisburg ve çevresinde yapılmış en güzel, en anlamlı, en kaliteli kültür etkinliklerinden biri oldu. Etkinlikte hiçbir acemilik yoktu.

Semahlar ve Deyişler Alevi Kültür Akşamında öz ve biçim, zaman ve mekân, dün ve bugün birbiriyle uyumluydu. Dün yapılmışın, bugün bir tekrarı yoktu. Her şey yaratıcı bir anlayışla sunuluyordu. Slogancılık, kolaycılık, particilik, grupçuluk yoktu. Gecenin programı ustaca hazırlanmıştı.  Salon böyle bir kültür akşamına uygundu. Sahne salona hakimdi. Konuşmalar, yazılı açıklamalar, tüm görseller iki dilli idi. Konuşulan Türkçe ve Almanca  su gibi akıyordu. Bir gece, bir kültür akşamı, bir şenlik yapılacaksa işte böyle yapılmalıydı.

Semahlar ve Deyişler Alevi Kültür Akşamı Beethoven Caddesi’ndeki Rheinhausen Salonu’nda yapıldı. Bu ne güzel bir tesadüftü.

Ludwig van Beethoven 1770-1827 yıllarında Almanya’da yaşamıştı. Müzik tarihinin en etkili ve yenilikçi bestecilerinden biri olarak kabul edilir. Beethoven kişisel ifadeyi ve dramatik duyguları ön plana çıkararak müzikte yeni bir çağı başlatmıştı.

Beethoven özellikle 9. Senfoni’de koro ve orkestrayı birleştirerek senfoni türünde devrim yaratmıştır. Final bölümü, Friedrich Schiller’in Neşeye Övgü şiirini içerir ve evrensel kardeşlik temasını işlemişti.

Kucaklaşın, ey milyonlar,
Tüm dünya bir kardeşlik yurdudur,
diye haykırıyordu.

Semahlar ve Deyişler Alevi Kültür Akşamında, Alevi ozanlar sazıyla, sözüyle, solo ve koro olarak sahnede yerlerini aldılar. Beethoven ise bazen sahnedeydi, bazen aramızdaydı.

Fakir Baykurt da dirilip gelmişti. Bir ara Baba İlyas Emre  ile konuşurken görür gibi oldum. Hayal mi gerçek mi tam bilemedim.

 

Sağımızda Pir Sultan, Solumuzda Hacı Bektaş-ı Veli sahnenin ortasında Baba İlyas Emre vardı

Salona girdiğimde Duisburg Hamborn Cemevi Başkanı Şirin Emre kürsüde konuşuyordu. Sahnede herkes yerini almıştı.

Sahnenin sağ tarafında Pir Sultan Abdal sağ elindeki sazını havaya kaldırmıştı. Sol elini yumruk yapmıştı. “Haksızlığa karşı boyun eğmeyiz!” diye haykırıyordu.

Sahnenin solunda ise Hacı Bektaşı Veli “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır,” diyerek filozofça bir söz ediyordu.

Koro sahnenin sağında yerini almıştı. Baba İlyas Emre tüm gecenin sorumluğunu üstüne alarak sahnede oturuyordu.

Bir an sahnede 1200’lü yıllarda Anadolu’da yaşamış Baba İlyas’ı görür gibi oldum. Baba İlyas Selçuklu devletindeki sosyal adaletsizlikleri, fakirliği ve yönetimdeki bozulmaları eleştirmiş, savunduğu düşünceleri halk arasında geniş bir destek bulmuş, özellikle Türkmenler arasında etkili olmuştu. Onun öğretileri ve liderliği etrafında toplanan Babâîler, 1240 yılında Selçuklu yönetimine karşı ayaklanmıştı. Bu ayaklanmanın temelinde, dönemin sosyo-ekonomik sorunları ve Türkmenlerin maruz kaldığı ayrımcılık yer alıyordu. Babailer İsyanı, Selçuklu askerleri tarafından bastırılmış ve isyanın lideri olan Baba İlyas Amasya kalesinde idam edilmişti.

İlyas Emre ile 1992-1999 yılları arasında Fakir Baykurt’un yönettiği  Edebiyat Kahvesi’nde 1999- 2019 yılları arasında Mevlüt Asar’ın yönettiği Fakir Baykurt Edebiyat Kahvesi’nde beraber olduk. Ren’e Akan Şiirler, Dostluğa Akan Şiirler, Aydınlığa Akan Şiirler adlı şiir antolojilerini beraber yayınlamıştık. 33 yıldan beri dostluğumuz, yoldaşlığımız, fikirdaşlığımız devam ediyor. Şimdi ise sahnede Baba olarak oturuyordu. İlyas Emre’nin Baba olmasından çok gurur duydum.

Duisburg Hamborn Cemevi Başkanı Şirin Emre açılış konuşmasını yaparken, Foto: Kemal Yalçın

Duisburg Hamborn Cemevi Başkanı Şirin Emre konuşmasında görüşlerini, düşüncelerini anlaşılır bir dille anlattı ve şunları söyledi:

 

“Sevgili Canlar, bu etkinliğimizin çok büyük bir özelliği ve ayrıcalığı var. Deyişlerimiz, inancımızın en büyük taşıyıcılarıdır. Yüzyıllardan beri kuşaktan kuşağa anlatılan Alevilik, deyişler ve nefesler üzerinden aktarıldı. Gerek Pir Sultan Abdal gerek Şah İsmail Hatayî, Nesimî, Daimî, Fuzulî ve de binlerce ozanlarımızı deyişlerimiz sayesinde tanıdık.

Deyişlerimiz, inancımızın felsefesini, dünyaya ve insana bakışını, Tanrı anlayışını ve doğayı anlatır. Özellikle yeni kuşaklara, deyişlerimizin anlamlarını ve içeriğini öğretebilirsek büyük bir görevi yerine getirmiş oluruz.

Bizim büyüklerimizden öğrendiğimiz gibi, inancımızı da yolumuzu da gençlerimize, yeni generasyonlara aktarabilmiş oluruz. Bizler bu bilinçle Duisburg Hamborn Alevi Kültür Merkezi olarak bu çalışmalara başladık. İlk etapta semah ritüelindeki figürlerin anlamlarını anlatmak istedik. Doğadan, topraktan, turnalardan esinlenen semahlarımız, insanda bedenlenip evrenle bütünleşir, kâinatın ve varlığın birliğini yol dilinde vahdeti vücudu anlatır.

 

Bütün evren semah döner,

Aşkından güneşler yanar.

Aslına ermektir hüner

Beş vakitle avunmayız.

 

Canan bizim canımızdır.

Teni bizim tenimizdir.

Sevgi bizim dinimizdir

Başka dine inanmayız. 

 

Hüdayiyim hüdamız var,

Dost elinden bademiz var.

Muhabbetten gıdamız var,

Ölüm ölür biz ölmeyiz.

 

Semahlarımızın ve deyişlerimizin ifade ettiği Saygı, Sevgi, Hoşgörü, Dostluk ve Kardeşlik duygularını, yol dilinde AŞK diye adlandırırız.

Canlar burada hep beraber AŞK ile gönüllerimizi birleyip cem olmaktır niyetimiz.

Tüm Aleviliği iki saat içinde anlatamayız ama barıştan yana olduğumuzu vurgulamak ve bu mesajımızı sadece Alevi toplumuna değil, Alevi olmayan canlarımıza da aktarmak istedik.

Özellikle bugünlerde dünyanın dört bir yanında savaşlar var, azınlıklar katlediliyor, insanlar yerlerinden yurtlarından koparılıyor, bizim mesajımız AÇIK ve NET. İnsanların dilleri, renkleri, kültürleri ne olursa bizim nazarımızda birdir. 72 millete ayni nazarda bakarız. Hünkar Hacı Bektaş Veli kucağında Aslan ve Ceylanla barışı simgeler.

 

Sevgi muhabbet kaynar,

Tüten ocağımızda

Bülbüller şevke gelir,

Gül açar bağımızda

 

Hırslar, kinler yok olur

Aşkla meydanımızda

Aslanlarla, Ceylanlar

Dosttur kucağımızda

 

derken Hünkar, Alevi felsefesini özetlemiştir ve günümüzde dünyada yaşanan savaşları, acıları ve korkuları ötelemiştir.”

 

Şirin Emre kendine güvenli bir şekilde konuştu. Alevi Kültür Akşamının nasıl hazırlandığını anlattı. “Bu geceyi kendi gücümüze güvenerek yaptık, çok çalıştık ve başardık,” dedi ve gecenin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ederek şunları söyledi:

 

“Bugün bu kompozisyonumuzun ana sorumlusu ve fikir babası olan Semah hocamız Ali Bozkurt’a ve semah ekibimize, koro şefimiz Ali Yıldırım’a, Korist ve Saz arkadaşlarımıza ve sololarda gençlerimiz Azad Çiçek, Özge Güneş ve Yurdagül Güneş Tutmaza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Aynı zamanda inançsal açıdan bizlere bilgiler aktaracak ve de programımızın moderatörlüğünü yapacak olan arkadaşımız Yılmaz Kahraman’a ve inançsal bazda yine bize desteğini sunacak olan Baba İlyas Emre’ye teşekkür etmek istiyorum.

Bu çalışmalarda emeği olan, ikinci başkanımız Kemal Çatalkaya’ya, Yürütme ve Yönetim Kurulundaki Arkadaşlarıma çok teşekkür etmek istiyorum.”

 

Şirin Emre’den sonra Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Hüseyin Mat kürsüye geldi ve anlamlı bir konuşma yaptı.

 

Sivas katliamında hayatını kaybedenler anısına saygı duruşu yapıldı.

Baba İlyas Emre Türkçe olarak duasını yaptı:

Bismi Şah, ya Hakk,

Yedi kat yerde, yedi kat gökte, 18 bin alemde

 kendini her nesneye nakşeden, insana nakşeden

hakkın aşkıyla hizmetleriniz kabul, muratlarınız hasıl ola.

Üçler, beşler, yediler, 12’ler, 14 ler, 17 kemerbeşler,  kırklar;

İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır diyen,

Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz içindir diyen,

Haksızlığa karşı direnen

gelmiş geçmiş tüm ulularımız bizlere ışık ola,  

yolumuzu aydınlata.

Boz Atlı Hızır kimseyi darda, zorda bırakmaya,

cümle canların yar ve yardımcısı ola!

Nuru Nebi, Keremi Ali, Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli.

 Dil bizden, nefes Pirden ola.

Geçek erenlerin devri, devranı süre.

Gerçeğe Hüüüü.

Ya Hakk, ya Muhammed, ya Ali.

 

Moderator Yılmaz Kahraman’ın açıklamalarından sonra Ozan Azad Çiçek sazı ve sözü ile Aşık Daimî’nin “Bir gerçeğe bel bağladım, deyişini seslendirmeye başladı:

 

Bir gerçeğe bel bağladım erenler
Aldı benliğimi bitirdi beni

Damla idim bir ırmağa karıştım

Denizden denize götürdü beni

 

Nice kabdan kaba boşaldım doldum
Karıştım denize deniz ben oldum

Damlanın içinde evreni buldum

Yine benden bana getirdi beni

 

Anadolu hümanizmasının felsefi anlayışı, evrenin yaratılışı ve insanın varlığı görüşleri türkü, deyiş biçiminde dile geliyordu. Koro güçlü sesiyle Aşık Viranî’nin düşüncesini yaşadı ve yaşattı:

 

Kalk, gönül, çıkalım seyrana doğru

 Hakikat ilminde devrana doğru

 73 kelamda Hakk’ı tutanlar

 Erişir menzile gerçeğe doğru

 

Viranî, sözlerim her daim size,

Siz de gayret edin, kavuşun bize

 Saptırma yolunu yolsuza, yoza

Uğradım yoluna, gerçeğe doğru

Salon dolup taştı.

Araya Yılmaz Kahraman girdi. Evrenin yaratılışı, insan ile Allah arasındaki ilişkiyi, tasavvuf felsefesinin temel görüşünü, evrendeki her varlığın kendini yaratmış olan Allah’ın bir görünüşü olduğunu dile getirdi. Bu anlamda Hallaç-ı Mansur’un vahdet-i vücud anlayışını, “Enle hak” “Ben Allah’ım” görüşünü kısaca anlattı:

 

Hacı Bektaş Veli geldi aramıza, dile geldi:

 

Hararet nardadır, sacda değildir.

Keramet baştadır, tacda değildir.

Her ne ararsan kendinde ara.

Kudüsde Mekkede Hacda değildir.

 

Anadolu felsefi düşüncesinin insan anlayışı Azad Çiçek’in sazı ve sözüyle salonda yankılandı:

 

Kainatın aynasıyım
Madem ki ben bir insanım

Hâkk’ın varlık deryasıyım

Madem ki ben bir insanım

 

İnsan Hâkk’ta Hâkk insanda
Arıyorsan bak insanda

Hiç eksiklik yok insand
a
Madem ki ben bir insanım

 

İlim bende kelâm bende
Nice nice Âlem bende

Yazar levhi kalem bende

Madem ki ben bir insanım

 

Koro insan anlayışını daha da derinleştirdi, yaradılışın birbirine bağlı çeşitli süreçlerin bütünü olduğunu, olayların birbirini sürekli etkilediğini, her sonun yeni bir başlangıç olduğunu dile getirdi:

 

Ezel bahar olmayınca
Kırmızı gül bitmez imiş
Kırmızı gül bitmeyince
Dertli bülbül ötmez imiş

 

Seyit Nizamioğlu’nun yazdığı teksti solist Azat Çiçek, Yurdagül Güneş ve Özge Güneş seslendirdiler:

 

Bütün dünya senin olsun
Bir dost bir post yeter bana

 

Yılmaz Kahraman araya girerek Alevilerdeki insan anlayışını, kadın -erkek tüm insanların eşit olduğu, kadın-erkek aynı mekânda ibadet yaptıklarını açıkladı.

 

Ulu ozanlar, Hallac-ı Mansur’dan Pir Sultan’a, Pir Sultan’dan Ali Ekber Çiçek’e, dünden bugüne, bugünden yarınlara müzik eşliğinde su gibi akıyor, rüzgâr gibi esiyor, dalga dalga insanların yüreklerini, gönüllerini dalgalandırıyordu. Kâh gökteydik, kâh yerde!

İki kız çocuğu geldi. Ellerinde sazları, gönüllerinde sevgi ve saygıyla Baba İlyas’ın yanına oturdular. Solist Azad Çiçek aldı sazı eline, bir Pir Sultan idi Sivas ellerinde, bir Pir Sultan idi Beethoven caddesinde. Salondaki insanlar tek yürek olmuş, nefeslerini tutmuşlardı. Diller, renkler, türküler, deyişler dalga dalga yayılıyor, salondan taşıyor, Duisburg semalarından Sivas illerine doğru dalga dalga yayılıyordu:

 

Kırkların ceminde dara düş oldum
Kırkların ceminde dara düş oldum

Kırkların ceminde Haydar, Haydar

Haydar, Haydar

Haydar, Haydar
Haydar, Haydar

Hay dost dara düş oldum

 

Ara verildi.

İnsanlar bir başka sevgiyle bakıyorlardı birbirlerinin yüzüne gözüne.

Programın ikinci bölümünde semahlar, deyişler, saz, keman yeni bir dünya yaratıyordu sahnede, salonda, insanların yüreklerinde.

Keman sesi evren sesi gibi damarlarda akıyor. Saz arkadan geliyor. İnsanlar semah dönüyor. Pir Sultan aramızda, kalplerimizde, koronun sesinde, sözünde.

Bütün dünya semah dönüyor gönül evreninin içinde…

Boz Atlı Hızır bir baktım gökteydi, bir baktım sahnedeydi…

 

Tahtacılar semahı başladı.

Azad aldı sözü:

 

Bu dünyanın devranına
Aldanma gönül aldanma

Bir
gün kesilecek sesin

Aldanma gönül aldanma

 

Ladik Semahı başladı.

Aşık Hüdaî saz oldu, söz oldu, semah oldu, dünya oldu, gönül oldu.

 

Gönül çalamazsan aşkın sazını
Ne perdeye dokun ne teli incit

Eğer çekemezsen gülün nazını

Ne dikene dokun canım ne gülü incit, ne gülü incit

Eğer çekemezsen gülün nazını

Ne dikene dokun canım ne gülü incit, ne gülü incit

 

Ne yaprağını dök canım ne dalı incit, ne dalı incit
Meyvеsiz ağacı sallama boşa

Ne yaprağını dök canım ne dalı incit, ne dalı incit

Pir Sultan geliyor Yurdagül Güneş’in sesiyle tekrar sahneye, salona, saza, söze. Toplum düzenini, seni, beni, onu sorguluyor:

 

Dünyanın üzerinde kurulu direk
Dünyanın üzerinde kurulu direk
Emek zay’olmadan sızlar mı yürek
Ali yar, Ali yar, Ali yar, Ali yar
Sızlar mı yürek

 

Bu düzeni kim kurmuş, bizler de bilek
Bu düzeni kim kurmuş, bizler de bilek
Söyle canım söyle, dinlesin canlar
Dinlesin canlar

Aşık Serdarî, Anadolu felsefesinin evren ile dünya, insan ile Tanrı arasındaki ilişleri sorgulamaya başlıyor:

 

Nesini söyleyim canım efendim?
Nesini söyleyim
canım efendim?
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim

Telimiz bizim

Arzuhâl eylesem yâr yâr deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim

Arzuhâl eylesem yâr yâr deftere sığmaz

Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim

 

Benim bu gidişe aklım ermiyor
Benim bu gidişe
aklım ermiyor
Fukara hâlini kimse sormuyor

Kimse sormuyor

 

Padişah sikkesi yâr yâr selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim

Padişah sikkesi yâr yâr selam vermiyor

Kefensiz kalacak ölümüz bizim

 

Serdari hâlımız böyle n’olacak?
Serdari hâlımız böyle n’olacak?

Kısa çöp uzundan hakkın alacak

Hakkın alacak

Mamurlar yıkılıp yâr yâr viran olacak
Akıbet alınır öcümüz bizim

Mamurlar yıkılıp yâr yâr viran olacak

Akıbet alınır öcümüz bizim

 

Umutsuzluğa yer yok. Bu düzen sonsuza kadar devam etmez. Dert bizde ise derman da bizdedir. Her gecenin bir sabahı vardır. Kışın sonu bahardır. 72 dil bizdedir. Coşkun Akan Sel Bizdedir. Bilcümle Vebal Bizdedir. Edep Erkan Yol Bizdedir. Cim Ararsan Dal Bizdedir!

 

Eşrefoğlu Al Haberi
Bahçe Biziz Bağ Bizdedir
Biz De Mevlanın Kuluyuz
Yetmiş İki Dil Bizdedir

Erlik Midir Eri Yormak
Irak Yoldan Haber Sormak
Cennetteki Ol Dört Irmak
Coşkun Akan Sel Bizdedir

Adem Vardır Cismi Semiz
Abdes Alır Olmaz Temiz
Halkı Dahleylemek Nemiz
Bilcümle Vebal Bizdedir

Biz Erenler Gerçeğiyiz
Has Bahçenin Çiçeğiyiz
Hacı Bektaş Köçeğiyiz
Edep Erkan Yol Bizdedir

Kuldur Hasan Dede’m Kuldur
Manayı Söyleyen Dildir
Elif Hakka Doğru Yoldur
Cim Ararsan Dal Bizdedir

Umutla, sevgiyle, birlik ve beraberlik anlayışıyla, coşkuyla sona eriyor Semahlar ve deyişler.

Hacı Bektaş Veli’nin yüzü gülüyor.

Baba İlyas dirilip gelmiş, yüzü gülüyor.

Pir Sultan dirilmiş, dimdik ayakta yüzü gülüyor.

Bütün ulu ozanlar dirilip gelmişler.

Fakir Baykurt da dirilip gelmiş, Baba İlyas Emre’nin yanında duruyor. Aynı Duisburg Edebiyat Kahvesindeki gibi.

Hepsi mutlu, hepsi umutlu.

Beethoven da dirilip gelmiş.

“Emeklerimiz boşa gitmemiş, gitmeyecek,” diyerek birbirlerini kutluyorlar.

Beethoven sözü alıyor: Anadolu’nun evlatları, ben Tüm dünya bir kardeşlik yurdudur demiştim. Sizler de Yetmiş İki Dil Bizdedir dediniz. Ne güzel uydu birbirine!

Pir Sultan alıyor sözü: “Alman kardeşim senin hayalin, senin düşün, senin düşüncen benim de bizim de hayalimiz, düşümüz, düşüncemizdir. Dünya bizim vatanımız, yurdumuzdur. Tüm dünya bir kardeşlik yurdu olmalıdır, olacaktır,” diyor. Beethoven sarılıyor Pir Sultan’a. “Bu gece umudum daha da arttı!” diyor.

 

 

TEŞEKKÜRLER

Başta Duisburg Hamborn Cemevi Başkanı Şirin Emre, Baba İlyas Emre, moderatör Yılmaz Kahraman, Semah Hocası Ali Bozkurt, Koro Şefi Ali Yıldırım olmak üzere Semahlar ve Deyişler Alevi Kültür Akşamını hazırlayanlara, Azad Çiçek’e, Yurdagül Güneş’e, Özge Güneş’e, koroistlere, sanatçılara, semah dönenlere, sazı ve sözüyle geceyi zenginleştirenlere saygı, sevgi ve teşekkürlerimi sunuyorum.

İyi ki varsınız!

İyi ki varız!

 

Bochum, 25 Ocak 2025, Kemal Yalçın