EdebiyatKitap Tanıtımı

KAPLANIN SIRTINDA “İstibdat ve Hürriyet” BİR LİVANELİ ROMANI

 

Zülfü Livaneli’nin kitaplarını çıkar çıkmaz okurum. Fakat KAPLANIN SIRTINDA “İstibdat ve Hürriyet” adlı romanını bugün okuyup bitirdim.

Zülfü Livaneli’nin her kitabı, her romanı, öyküsü ayrı bir dünyadır. Roman kurgusu mükemmeldir. Türkçeyi çok iyi kullanır, dili berrak bir su gibi akar, insanın yüreğine, beynine işler.

Fakat Kaplanın Sırtında, Zülfü Livaneli’nin diğer romanlarından daha özgün, daha mükemmel bir roman. Bana göre Kaplanın Sırtında’nın Livaneli’nin diğer romanlarından farkı mikro tarih belgesel roman tekniğini çok iyi kullanılmış olmasından kaynaklanıyor.

ZÜLFÜ LİVANELİ

Mikro tarih belgesel roman, bir tarih romanı ya da tarihsel roman değildir. Yazar, mikro tarih belgesel romanda yazdığı her cümlenin, her tarihi olayın gerçekliğini belgeleriyle, kaynaklarıyla doğrulamak zorundadır. Yazar, zaman ve mekân bağlantısını gerçekliğe uygun yapmalıdır. Mikro tarih belgesel roman hem gerçekliğe uyacak hem de roman gibi insan hallerine, duygulara, aşka, sevgiye, tutkulara, insanı insan yapan varlık şartlarına da yer verecek. Sürükleyici olacak, hem beyne hem yüreğe hitap edecek.

Mikro tarih belgesel roman, mahkeme tutanağı gibi, insanların konuşmalarının yazıya dökülmesi gibi yazılmaz.

Zülfü Livaneli ne yaptığını ne yapmak istediğini romanın başında okuyucuya şöyle açıklıyor:

“Tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birisi olan İkinci Meşrutiyet ve Sultan Abdülhamid konusunu ideolojik ve sığ kamplaşmalardan uzak bir biçimde ele alıp, o devrin ruhunu ve zihniyetini yansıtmaya çalıştım.”

Kaplanın Sırtında romanının tarihi arka fonu

Osmanlı İmparatorluğu maliyesi 1875 yılında iflas etmişti.

Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Adalet Nâzırı Mithat Paşa ve Şeyhülislam Hayrullah Efendi Sultan Abdülaziz’e karşı ittifak yapmışlardı. Bu dörtlü darbeci grup Osmanlı İmparatorluğunun iflasından Sultan Abdülaziz’i sorumlu tutuyorlardı. Sultan Abdülaziz’i darbeyle tahttan indirmeye karar verdiler.

30 Mayıs 1876 sabahı, saat 03.00’te Dolmabahçe Sarayı karadan Askeri Mektepler Bakanı Süleyman Paşa Komutasındaki askeri birlikler ve Harbiye öğrencileri tarafından sarıldı. Osmanlı Donanması da denizden kuşattı. Abdülaziz zorla tahttan indirildi. Feriye Sarayı’na kapatıldı. 4 Haziran 1876 günü Abdülaziz’in kendi bileklerini keserek intihar ettiği açıklandı. Aslında bu bir yalandı.

Sultan Abdülaziz

Darbeciler Sultan Abdülaziz’in yerine V. Murat’ı tahta çıkardılar. V. Murat’ın ruhsal sağlığı bozuktu. Tahta çıkınca daha da bozuldu. V. Murat’ı tahta çıkaran darbeciler 93 gün sonra onu da tahttan indirdiler.

Deliren V. Murat’ın yerine kimin sultan olacağı gündeme geldi. Sultan olma hakkı ve sırası Murat’ın kardeşi Abdülhamid’e gelmişti. Abdülhamid tahta çıkma hazırlıklarına başladı. İstanbul’da İngiltere güçlenmişti.  Abdülhamid bir adamını 26 Ağustos 1876 günü İngiliz Elçisi Elliot’a gönderdi. Abdülhamid tahta çıktığı zaman hürriyet ilkelerine uyacağı ve özgülüklere öncelik vereceği konusunda güvence verdi.

29 Ağustos 1876 günü ise Mithat Paşa, Abdülhamid ile görüşme yaptı. İsteklerini bildirdi. Abdülhamid anayasal bir meşrutiyet rejimi için çalışacağı, anayasa ilan edeceği konusunda söz verdi. Bu görüşmelerden sonra Abdülhamid 31 Ağustos 1876 tarihinde darbeciler tarafında Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. padişahı olarak tahta çıkarıldı.

Osmanlı tarihinde ilk kez bir yıl içinde üç sultan tahtta oturmuş, bunlardan ikisi zorla tahttan indirilmişti.

Sultan II. Abdülhamid kedisini tahta çıkaranların isterlerse bir gün tahttan indirebileceklerini çok iyi anlamıştı. Aklına gelenler Sultan II. Abdülhamid’in başına geldi. Yaklaşık 33 yıl süren saltanatı, 27 Nisan 1909 tarihinde sona erdi ve darbeciler tarafından zorla tahtan indirildi. Derhal Selanik’e sürgüne gönderildi. Sürgün hayatı 28 Nisan 1909 tarihinde başladı. Kimseyle görüştürülmüyordu. Dış dünya ile bağlantısı kesilmişti.

Balkan Savaşları sırasında Selanik’in düşmesi tehlikesi üzerine 1 Kasım 1912 tarihinde, Alman İmparatoru ve Prusya Kralı II. Wilhelm’in gönderdiği özel yatı ve Almanya’nın koruması altında Selanik’ten İstanbul’a getirildi. Beylerbeyi Sarayı’nda ev hapsine devam edildi.

Sultan II. Abdülhamid

Zülfü Livaneli Kaplanın Sırtında romanında bu tarihi dönemin içinde gelişen olayları mikro tarih belgesel roman yazma tekniği ile başarılı bir biçimde romanlaştırmıştır. Romanın hazırlığında, Kaplanın Sırtında’nın son dört sayfasında  isimlerini verdiği 67 kitabı okumuş, incelemiştir.

Livaneli faydalandığı kitaplar hakkında şunları söylüyor:

Bu kitapta, Selanik sürgünü boyunca II. Abdülhamid ve ailesine bakan, sabık sultanla her gün görüşmüş olan Askeri Hekim Atıf Hüseyin Bey’in anılarından yararlandım. Onun tuttuğu günlüklerin Metin Hülagü tarafından yapılan derlemesinin yanı sıra tarihi olaylara ilişkin pek çok farklı kaynağı da inceledim. Mesela “öldükten sonra sünnet edilen Ermeniler” bahsi, dönemin Zaptiye Nazırı Hüseyin Nazım Paşa’nın hatıratından alınmıştır.”

Abdülaziz’in 1867 yılında yaptığı Avrupa Seyahati

Livaneli, Kaplanın Sırtında romanında Sultan Abdülaziz’in 47 gün süren Avrupa seyahatini, Sultan II. Abdülhamid’in ağzından bir roman diliyle ele almıştır. Eğer bu seyahatin resmi günlüğünü tutan, Ömer Faiz Efendi’nin “Ruznamesi” sayfa sayfa bu romanda aktarılsaydı, Kaplanın Sırtında bir roman olmazdı.

Livaneli  merceğini mikro tarih belgesel roman tekniği ile Abdülaziz’in seyahatine bizzat katılmış olan Abdülaziz, Abdülhamid ve diğerleri üzerine tutuyor. 1867 yıllarında Avrupa’da ve Osmanlıda yaşayan insanların ruhunu ve zihniyetini tahlil ediyor. Böylece roman canlanıyor, merakla, elden bırakılmadan okunuyor.

Zülfü Livaneli İkinci Meşrutiyet ve Sultan Abdülhamid konusunu ideolojik ve sığ kamplaşmalardan uzak bir biçimde ele almayı, Sultan Abdülhamid ve dönemi hakkındaki ezberleri bozmayı, tarihe ön yargısız yaklaşabilme bilincini vermeyi başarmıştır. O devrin ruhunu ve zihniyetini anlaşılır ve inanılır bir biçimde yansıtmayı çok iyi yapmıştır.

Dün, bugünün önsözüdür.

Kaplanın Sırtında romanında anlatılanlar günümüzün önsözü değerindedir.

Bu romanı okumanızı saygı ve sevgilerimle öneriyorum.

Zülfü Livaneli, “Türkiye’de kitap çok az okunuyor,” düşüncesini de değiştiriyor. Kaplanın Sırtında İnkilâp Kitabevi tarafında 300.000 adet basılmış ve okunmuştur. Edebiyat dünyasında her yazara yer vardır. Her yazar kitabını yayınlayabilir. Fakat hangi kitabı okuyacağına okuyucunun paşa gönlü karar verir. İyi kitaplar her yerde okuyucusunu bulabilir.

Kaplanın Sırtında romanını hatasız, düzgün, albenili biçimde yayınlayan, dağıtan, okuyucuya ulaştıran İnkilâp Kitabevi’ne ve emeği geçenlere çok teşekkür ederim.

Sevgili Zülfü Livaneli,  Kaplanın Sırtında romanını yazan elleriniz dert görmesin! Kaleminiz çiçeklensin!

Aklınıza, fikrinize, yüreğinize sağlık!

İyi ki varsınız.

Bochum, 11 Ağustos 2024, Kemal Yalçın