Yazar Hidayet Karakuş Anne Beni Bekleme romanıyla Türk edebiyatına yeni bir bakış, yeni bir tarz, yeni bir ses getiriyor.
“… Majestelerinin hükümeti olarak ne yapmamız bekleniyordu?
Türk milliyetçilerini uzlaşmaya zorlamak için
Anadolu’nun derinliklerine İngiliz askerlerini mi yollayacaktır?
Bu imkânsız bir şey!
Tek çare var: Yunanlılarla Türkleri sonuna kadar vuruşturmak!”
(Lloyd George’un 1921’de Sakarya Savaşı sırasında
Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmasından.)
Yazar Hidayet Karakuş Anne Beni Bekleme romanıyla Türk edebiyatına yeni bir bakış, yeni bir tarz, yeni bir ses getiriyor. Bu romanında mikro tarih belgesel roman tekniğini başarıyla kullanıyor. Türk edebiyatını zenginleştiriyor.
Hidayet Karakuş Anne Beni Bekleme romanında bir Türk yazarı olarak işgalci Yunan ordusunu ve Yunan ordusunun bir erinin yaşadıklarını anlatıyor. Bir romanda zor olan işte budur. Hidayet Karakuş tüm yazarlık birikimlerini, edebi yeteneklerini, tarih, coğrafya bilgilerini, felsefi görüşünü, öğretmenlik deneyimleri Türk edebiyatının çok yönlü anlatım biçimlerini kullanarak bu zor işi başarmıştır.
Hidayet Karakuş zengin edebi bilgileri, işlek ve şiirsel Türkçesi, barışçı dünya görüşü ve lekesiz barış kültürü ile zoru başarıyor. Bu nedenle Anne Beni Bekleme Hidayet Karakuş’un olgunluk döneminin başarılı bir barış kültürü eseridir. Anne Beni Bekleme Türkiye-Yunanistan arasında dostluk ve barış ilişkilerinin gelişmesine, Ege’nin bir barış denizi olmasına, Türk ve Yunan halklarının birbirini daha yakından anlamasına yardımcı olacak bir barış kitabıdır.
Anne Beni Bekleme’yi heyecanla, merakla, yeni bilgiler öğrenerek tekrar okudum. Hidayet Karakuş’a hayranlığım daha da arttı.
Anne Beni Bekleme romanın Türk edebiyatına getirdiği yenilik
Anne Beni Bekleme Türk edebiyatına yenilik getiren bir roman. Hidayet Karakuş bir Türk yazarı olarak, 30 Ağustos 1922 öncesini ve sonrasını bir Yunan askerinin kişiliğine girerek anlatıyor. Bir yazarın kendi insanını, kendi amaçların doğrultusunda anlatması, romanlaştırması kolaydır. Fakat bir savaşta kendi ulusuna ve ordusuna karşı savaşan bir işgal ordusunun askerinin kimliğine, kişiliğine girerek anlatması, hem de dürüst, gerçekçi, barışçı bir dille anlatması çok zordur. Hidayet Karakuş işte bu zor işi mikro tarih belgesel roman tekniğini ustaca kullanarak başarmıştır.
Rakamların göz yaşı yoktur. Yunanistan için büyük felaket, Türkiye için büyük zafer olarak adlandırılan savaşa her iki taraftan binlerce asker katılmıştı. Binlerce insan ölmüş ya da yaralanmıştı.
Hidayet Karakuş, Anne Beni Bekleme romanında Türk edebiyatındaki Kurtuluş Savaşı’nı anlatım geleneğin dışına çıkıyor. Binlerce Yunan askeri arasından merceğini Korint Körfezi kıyısındaki Razakis köyünden Pandeli Yoğurtakis adlı bir Yunan askerinin üzerine tutuyor. Onunla bütünleşiyor. Hidayet Karakuş artık Isparta ili Yalvaç ilçesi Kurusarı köyünden Hidayet Karakuş olmaktan çıkıyor, Razakisli Pandeli oluyor. Bazen de Pandeli ruhuyla bedeniyle Hidayet oluyor. Fakat Pandeli ile Hidayet yan yana değil, iç içedirler artık. Bazen Pandeli konuşuyor, seviniyor, ağlıyor, özlüyor, kahrediyor, bazen de Hidayet…
İşte edebiyatta, romancılıkta, yazarlıkta bunu başarıyla yapabilmek çok zordur ve bu çok zor işi başarabilmek büyük bir edebi yetenek ve beceri gerektirir.
Hidayet Karakuş, bu zor işi başarmış, Türk edebiyatını zenginleştirmiştir.
Anne Beni Bekleme’nin roman kurgusu
Okumadan yazar, gezmeden seyyah olunmaz! İyi bir yazar çok okur, çok gezer, çok düşünür ve bütün romanını felsefi bir temele oturtur. Anne Beni Bekleme romanını yazmadan önce Hidayet Karakuş Türkiye, Yunanistan ve Osmanlı tarihlerini dikkatle okumuş, insan tiplerini derinlemesine incelemiştir. Romanda geçen yerlere gitmiş, Gediz nehrinin yatağını ve vadisini adım adım görmüştür.
Bütün gözlemlerini, duygularını, düşüncelerini, düşlerini, insan manzaralarını barışçı bir dünya görüşünün potasında yeniden yaratmıştır. Anne Beni Bekleme romanının başarısı gerçekçi, bilimsel, nesnel ve barışçı bir felsefi temel üstünde yükselmesidir. Bu felsefi temel nedeniyle Anne Beni Bekleme umudun, vefanın, hoşgörünün, barışın ve barış kültürünün romanı olmuştur. Bu romanda kin ve nefret körükleyen tek bir kelime, tek bir ırkçı cümle, insanı aşağılayan tek bir söz yoktur.
Hidayet Karakuş, Anne Beni Bekleme romanının ilk cümlesinden son cümlesine kadar düşünmüş, estetiğin ölçülerini ve roman sanatının kurallarını ustalıkla uygulamıştır.
Türkçenin anlatım teknikleri, dilin kullanılışı
Hidayet Karakuş yazarlık hayatına şiirle başladı. İlk şiir kitabı olan Günaydın Gül Yaprağı’nı 1979 yılında, ilk romanı olan Yağmurlar Nereye Yağar’ı 1981 yılında yayınladı. Hidayet Karakuş’ta şairlik ağır basar. Şiirden düzyazıya geçtiği için romanlarında şiir dili kendini gösterir, bazı cümleler uzun bir şiirin dizeleri gibi sayfalara serpiştirilmiştir. Hidayet Karakuş düz yazıda ses uyumunu ve kafiye kullanmada ustadır. Kalın sesli harfler, ç, ş gibi sert sessiz harfler onun cümlelerinde melodi sağlar.
Hidayet Karakuş romanda yerine göre destan, ağıt, masal gibi sözlü edebiyat türlerinin anlatım biçimlerini, atasözlerini, deyimleri, ikilemeleri tam yerinde kullanır. Düşüncelerini elmanın içindeki vitaminler gibi sevgiyle, şefkatle okuyucularına verir. Okuyucularına akıl vermez, onları eleştirmez, onlara tepeden bakmaz, okuyuculara umutsuzluk aşılamaz.
Hidayet Karakuş romanı birinci tekil şahıs ağzından “Ben anlatıcı” tekniğiyle kaleme almıştır. Romanın özüne uygun bir dil ve üslup kullanmıştır. Cümleler kısa, öz ve kurallıdır, özne+tümleç+yüklem bağlantıları nettir. Devrik cümleler, öznesi belirsiz zor anlatım biçimleri azdır. Bu özellikleri nedeniyle Anne Beni Bekleme sinemaya ve tiyatroya kolayca uyarlanabilecek bir romandır.
Destancı ya da masalcı belli aralıklarla belli altın cümleleri, akılda kalması gereken atasözlerini tekrarlar. Geçmişi bugüne bağlar. İnsanla bütünleşen at, aslan, kuş gibi hayvanları sembol ya da gerçek olarak kullanır. Hidayet Karakuş bir zaferi destan diliyle, bir büyük yıkımı ağıt diliyle anlatmayı başarıyor.
Anne Beni Bekleme romanında zaman-mekân ilişkisi
Kurgu olsun, gerçek olsun romanlarda zaman-mekân ilişkisi önemlidir. Fakat mikro tarih belgesel roman tekniğinde zaman-mekân ilişkisi çok daha önemlidir. Yazar roman dünyasını kendi yaratır. Yarattığı dünyanın zenginliği, çok yönlülüğü, verdiği bilgilerin doğruluğu yazarın büyüklüğünü gösterir.
Yazar kurgularında zaman ve mekân bağlantılarını kendi kafasına göre değiştiremez. Yani Gediz nehrini Kızılırmak gibi anlatamaz. Gediz nehrini betimlemelerle, çiçeklerin kokularıyla, kuşların ve suyun sesiyle, insan-nehir ilişkileriyle ne kadar güzel anlatabilirse, okuyucunun kafasında canlandırabilirse zaman-mekân bağlantısı iyi ve başarılı bir biçimde kurulmuş demektir. Zaman-mekân ilişkisinin başarısı ve doğruluğu romanın inandırıcılığını artırır.
Hidayet Karakuş Anne Beni Bekleme romanında zaman-mekân ilişkisini başarıyla kuruduğu için, Gediz nehrini de Korint Körfezi’ni de doğru olarak anlattığı için, romandaki insanları çok yönlü anlattığı için romanın inandırıcılığı artmıştır. Pandeli silahını atıp, birliğinden ayrılıp tek başına Gediz nehri içinde, kıyısında kaçarken, gizlenirken okuyucu da onunla birlikte kaçıyor, gizleniyor. Betimlemeler, doğa insan ilişkileri o kadar canlı ki, okuyucu kendini Pandeli yerine koyabiliyor.
Anne Beni Bekleme romanında insanı insan yapan özellikler
Büyük romanların gücü insanı, toplumu ve dünyayı çok yönlü olarak, inandırıcı, sürükleyici, merak uyandırıcı bir biçimde anlatabilmesindedir. Büyük yazarların gücü insanın varlık şartlarını derinlemesine anlatabilmeleridir. Sevgi ve sevmek insanın varlık şartlarından biridir.
Hayat sevgisiz, aşksız, sevdasız olmaz. Olsa da tatsız tuzsuz olur. Tatsız tuzsuz hayatı anlatan romanları da okuyucu sevmez.
Başarılı romanlarda sade, temiz, lekesiz bir sevgi, aşk, sevda vardır. Bu aşk ulaşılmaz, uyduruk değil gerçek olmalıdır. Ayrıca hasret, sıla özlemi, toprak sevgisi, zengin hatıralar insanın insan yapan özelliklerdendir.
Anne Beni Bekleme romanın daha ikinci cümlesinde “Sevgililerini iç çekerek düşünüyorlardı,” denilerek bu romanda sevgi, aşk, sevda vardır mesajı verilmiştir. Romanın akışı içinde Pandeli- Sofia aşkı daima canlı kalıyor ve roman “O sular annem demekti, Dimitri demekti, Sofia demekti…” sözleriyle bitiyor. Fakat romanın okuyucunun beyninde yarattığı dünya devam ediyor. Herkes Sofia’yı kendin aşkına, kendi sevdasına göre canlandırıp yaşatmaya devam ediyor.
İnsan bu romanı okurken Yunanlıların da kendine benzediğini, Türkiye ve Yunanistan’ı aynı güneşin aydınlattığını hissedebiliyor. Bu roman Yunancaya çevrilse, bir Yunan okuyucu bu kitabı okusa Türklerin de Yunanlılara benzediğini hissedebilir. Türklerle Yunanlılar arasında karşılıklı sevgi, dostluk duyguları gelişebilir. Anne Beni Bekleme romanını bir barış romanı yapan özelliklerden biri de budur.
Bu romanda anne-evlat ilişkisi, ana sevgisi, ana hasreti çok yönlü olarak işleniyor. Hasretleri ateşleyen sevgidir. Hasretler içinde en yakıcı olan vatan hasretidir. İnsan hasreti belki zamanla sönebilir, fakat vatan hasreti zamanla sönmez, ateşlenir ve toprak çeker insanı.
Evladını bekleyen ana ister Türk olsun ister Yunan olsun, adı ister Maria olsun, İster Safiye olsun fark etmez. Ana anadır. Evlatları savaşa gönderenler analar değildir, hangi ana evladını ölüme gönderebilir ki?
Hidayet Karakuş romanın sonlarında kaçak Yunan askerini bir ana şefkatiyle koruyan, evladı savaşa gitmiş, yolunu gözleyen, Yunan askerini kendi evladına benzeten acılı, sevecen, yüreği yangın Türk ana tipini çok etkileyici bir biçimde kurgulamış. Kanın kanla yunamayacağını güzel, inandırıcı bir biçimde anlatmış. Bu bölümler bence romanın en etkili bölümleri, sahnelemeye uygun yerleridir.
Hidayet Karakuş romanında Türkiye ve Yunanistan tarihinin en önemli var olma yok olma savaşını anlatırken, ölümle hayat arasındaki insanları anlatırken abartmalar, gereksiz süslemeler yapmamıştır. Sade, inandırıcı, barışçı bir dil ile geçmişimizin iki ülke insanlarına iyi bir ders olmasını, geçmişin kanlı savaşının bugünün kalıcı, adil barışının temeli olabileceğini ifade etmeye çalışmıştır.
30 Ağustos 1922, yüz yıl sonra Türkiye ile Yunanistan arasında kalıcı bir barışın, iyi komşuluk ilişkilerinin, karşılıklı sevgi ve saygının temeli ve çağrısı olabilir, olmalıdır.
Sevgili Hidayet Karakuş, Anne Beni Bekleme romanını yazan ellerin dert görmesin! Kalemin çiçeklensin!
Bochum, 27 Aralık 2021, Kemal Yalçın