Bir fırtına tuttu bizi, deryaya kardı
O bizim kavuşmalarımız a yarim, mahşere kaldı
İzmir, 31 Ocak 2024
Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilciliği, Mübadelenin 101. Yılını, Ege Bölge Temsilcisi Emel Acar sorumluluğunda İzmir’de, 31 Ocak 2024 Çarşamba günü, saat 20.00’de Ege Üniversitesi Konak Atatürk Kültür Merkezi’nde zengin bir programla andı. Bu anma toplantısına Onur Konuğu olarak katıldım.
Ege Üniversitesi Konak Atatürk Kültür Merkezi’ne yaklaştıkça trafik yoğunlaştı. Zor zahmet arabamızı park edecek bir yer bulabildik. Meraklı, heyecanlı insanlar grup grup, hızlı hızlı yürüyerek Atatürk Kültür Merkezi’ne doğru gidiyorlardı. İzmir Çiğli Belediyesi Kültür Müdürü Sayın Nail Çetin ve Ablam Ayşe Canpolat ile birlikte biz de bu heyecanlı insanların arasına katıldık.
Etrafımızdaki insanların hemen hemen hepsi mübadil ya da göçmen evladı idi. Başlama saati yaklaşınca insanlar anma toplantısının yapılacağı büyük salona doğru yürümeye, merdivenlerden çıkmaya başladılar.
Bizleri salonun girişinde Yazar Semra Yeşil karşıladı ve bize ayrılan yere kadar bize yol gösterdi. Büyük salon kısa bir sürede doldu. Salonda meraklı, heyecanlı bir hava var. İnsanlar merakla etraflarına bakıyor, tanıdıklarını arıyorlar. Kimi Giritli, kimi Grebenalı, kimi Selanikli… Mübadil evlatları kendilerini, geçmişlerini, komşularını, hemşerilerini arıyorlar…
Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilcisi Emel Acar oldukça heyecanlı. Yanımda oturan Semra Yeşil’in de aynı heyecanı paylaştığı belli. “Sakin olun lütfen, her şey güzel olacak, program su gibi akacak,” diyerek gönüllerini almak istiyorum. Başlama anı geldi. Emel Hanım sahneye doğru yürüdü.
Mübadelenin 101. Anma Toplantısı tam zamanında saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Selamlama konuşmasını Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilcisi Emel Acar yaptı.
DÖNECEKLERDİ
Mübadelenin 101. Anma Programı, Yazar Semra Yeşil’in “Kayaköylü Ayşe’nin Hikâyesi” adlı öyküsünden senarist ve tiyatrocu Aylin Koç tarafından sahneye uyarlanan DÖNECEKLERDİ adlı tiyatro oyunu ile başladı. Kayaköylü Ayşe’nin Hikayesi’nin “YÜZÜNCÜ YILINDA HER YÖNÜYLE MÜBADELE / SANDIKLARA SIĞDIRILAN HAYATLAR kitabında yayımlanmıştı.
Olay Fethiye’deki Kayaköy adlı, sahipleri 1924’de mecburi sürgüne gönderilmiş, o günden beri viraneye dönmüş tarihi köyde geçiyor. Emanet Çeyiz kitabımın okuma ve söyleşi günü 2003 yılında Kayaköy viranelerinin kenarında yapmıştım. Kayaköy’e birkaç kez gittim. Her gidişimde viraneler bana “Bizim sahiplerimiz nerede?” diye sormuşlardı.
31 Ocak 2024 akşamı Konak AKM Salonu’nda sahnede, karşımda Kayaköy ve Kayaköylüler konuşmaya başladılar. Tüylerim diken diken oldu! Kolay mı bir insanın doğup büyüdüğü, var olduğu yerinden yurdundan zorla koparılması!
Bir anda Kayaköy’e uçup gittim. Cemaatsiz kalmış kiliseye, sahipsiz kalmış evlere, viranelere dokundum. Göz göze geldik! Gene bana “Bizim sahiplerimiz nerede? Ne oldu onlara? Neden gelmediler bir daha! Biz onları özledik, onlar bizi özlediler mi acaba” diye soruyorlardı sessizce.
“Unutmamışlar, özlemişler sizleri. Bakın şimdi İzmir’de Lozan Mübadilleri Vakfı tarafından düzenlenen Mübadeleyi anma toplantısında sahnedesiniz! Hatıralar canlandı, dillendi, gözyaşları damlıyor İzmir’e, Kayaköy’e, Selanik’e, Grebena’ya, Honaz’a, Amasya’ya, Çirkince’ye…”
Unutmadılar bizi değil mi?
“Unutmadılar bizi değil mi?” diye sordu çan sesini özlemiş kilisenin duvarları…
“Unutmadılar, unutulmadınız sizler,”
Kayaköy’ün viraneleri sildiler gözyaşlarını sessizce…
Unutulmak, unutmamak, unutulmamak sesleri dalgalandı salonda…
Sonra dalga dalga salondan taştı, Ege denizini dalgalandırdı. Dalgalar vurdu başlarını Girit sahillerine, Anadolu ve Yunanistan sahillerine…
Sağ tarafımda oturan Semra Yeşil’in elini tuttum. Sessizce sıktım. Sahilleri ıslatan dalgalar onun da ellerini ıslatmıştı.
Kayaköylü Rumlar gemilere “Döneceğiz bir gün!” umuduyla en sevdikleri varlıklarını emanet bırakıyorlar güvendikleri komşularına… Komşusu hasta kız evladını emanet bırakıyor Müslüman komşusuna… Bir gün tekrar geri döneceklerine dair inançla…
Nasıl bir güven, nasıl bir vefa, nasıl bir umuttur bu?
Salonda nefesler tutulmuş, her mübadil kendi geçmişini anasından, babasından, atalarından duyduklarını hatıraları düşünüyor. Her mübadilin hayatı bir romandır. Ateş düştüğü yeri yakar! Herkesin acısı da hasreti de, sevdası da kendine göredir. Mübadiller içlerine akıtıyor göz yaşlarını…
Gözyaşlarını siliyorum eskimeyen hatıra mendilleriyle…
“Ağlamayın, ağlamayın,” diyorum kendi göz yaşlarımı içime akıtırken.
Giritli Emel Acar’a sarılıyorum, gözyaşlarımız karışıyor birbirine…
Sahnede kız evladını komşusuna emanet veren anne ağlıyor….
Bir anda sahnede Annem Ümmühan Yalçın ile Babam Ramazan Yalçın’ı görüyorum hayal meyal!
Canlanmışlar, mezarlarından kalkmışlar ta Honaz’dan gelmişler, Kayaköylü Rumların, Müslüman komşuların acılarını dindirmeye çalışıyorlar. Ellerinde Minoğlu’nun kızlarının emanet çeyizleri…
Kemal Dedem alıyor sözü:
“Komşular ağlamayın! Bizim Rum komşularımız da gitti, giderlerken kızlarının çeyizlerini bize bıraktı… Gidenler ya kırk gün ya kırk yıl sonra dönerler geriye! Bize düşen bize verilen emanetleri saklamak!”
Bir varlardı, bir yok oldular…
DÖNECEKLERDİ
DÖNEMEDİLER…
Sahne ışıkları yandı…
Mübadiller daldıkları hatıra denizlerinden çıkarak tekrar AKM salonuna ayak basıyorlar. Kimse kimseye içinden geçenleri sormuyor, salonda sessiz bir çığlık, sessiz bir hüzün var… Sessiz çığlıkların sesi, seyircileri selamlayan oyuncuları alkışlayan ellerin sesinden daha güçlü çıkıyor, yayılıyor dalga dalga İzmir’e, dünyaya…
Sağ olasın Semra Yeşil, sağ olasın Aylin Koç, sağ olunuz oyuncu kardeşlerim. Sizler rol yapmadınız, kendinizi yaşadınız, yaşattınız Kayaköy’ü.
ŞİNANİKA NİNNİLERİ
Döneceklerdi oyuncuları, yazarı, yönetmeni uzun uzun alkışlandı. Alkışlar dinince salon bir nefes aldı.
Program sunucusu ŞİNANİKA müzik grubunu sahneye davet etti.
Şinanika üç kişilik bir grup. Ozan, Selanikli Adolya ve Fırat.
Şinanika grubunun solisti Adolya kendini tanıttı. Güzel bir Türkçe ile “Ben Selanik’te doğdum. Üniversite eğitimimi Selanik Üniversitesi’nde yapıyordum. Erasmus programı çerçevesinde İzmir’e geldim. Ozan ile tanıştım. Evlendik. Ben burada kaldım. Grubumuzun adı Şinanika. Genellikle 1920 öncesinde Anadolu’da ve İzmir’de söylenen Rumca orijinal türküleri ve ninnileri araştırıyor, canlandırıyor ve seslendiriyoruz. Önce size bir mübadele türküsünü Rumca söyleyeceğiz. Türkçesi: “Gökyüzündeki yıldızlar kadar ağladım senin için!”
Selanikli Adolya gökyüzündeki yıldızları saydırdı, ellerimize doldu yıldız damlaları. Rumca anlamasam da Adolya’nın vücut dili anlatıyor ne dediğini.
Sonra devam ediyor türkü: “Ben bir gül olsam, dikilsem senin bahçene!”
Sonra bir Kapadokya ninnisini seslendirdi. “Elma verip avutayım seni!”
Birbirinden güzel, birbirinden anlamlı bu türküler, ninniler. Türkçe ile Rumca nasıl da uyuyor birbirine.
Alkışlarla uğurladık ŞİNANİKA grubunu…
Sıra geldi Lozan Mübadilleri Vakfı Ege bölgesi Temsilciliği Müzik Topluluğu’nun konserine
Koro üyeleri sahnede yerlerin aldılar. Sanat Yönetmeni Yılmaz Demirtaş geldi, seyircileri selamladı.
İlk türkü bir mübadele türküsü, mübadele ile özdeşleşmiş bir sevda türküsü.
Bütün türküler Türkçe ve Rumca söyleniyor. Türküler, şarkılar, sesler koronun ardındaki perdede video görseli ile daha da güçlendiriliyor.
FURTUNA
sto pa ke sto ksanaleo
sto yalo min katevis
ki o yalos kani furtuna
ke se pari ke diavis
Söylemiştim sana
Gitme gönlünün sahiline
Seni alırsa fırtına
Dayanamam yokluğuna
Bir fırtına tuttu bizi, deryaya kardı
O bizim kavuşmalarımız a yarim, mahşere kaldı
O bizim kavuşmalarımız a yarim, mahşere kaldı
Mübadele sadece insanları değil aşkları, sevdaları yarım bıraktı! Ayırdı sevdalıları, aşıkları birbirinden. Kavuşamadılar, gözleri arkada kalarak yok olup gittiler, kavuşmaları mahşere kaldı.
Türküler, şarkılar yüklendikleri anılarla, yaşantılarla, olaylarla dilleniyor, içimizdeki hatıraları canlandırıyor. Her türkünün etkisi dinleyen insandan insana değişiyor. Fakat FURTUNA gibi bazı türküler var ki aynı olayı yaşamış, aynı tarihi olayın anılarıyla büyümüş binlerce, milyonlarca insanın kimliğine iz bırakıyor. Bu iz insanları birbirinin sevincine, acısına ortak ediyor.
Koro sadece söylemiyor yaşıyor ve yaşatıyor
Bir fırtına tuttu bizi, deryaya kardı
O bizim kavuşmalarımız a yarim, mahşere kaldı
Kerem ile Aslı’nın aşkına benziyor türküleşen bu mübadil aşkı! Biri Selanik’te kalmış, biri İzmir’de. Biri Kapadokya’da kalmış, diğeri Larisa’da…Artık Mübadele Korosu türkülerle birleştiriyor onların sonsuz aşklarını, hasretlerini İzmir Atatürk Kültür Merkezi’nin sahnesinde…
İnsanlar sustu, mübadiller sustu, göçmenler sustu, Türküler, şarkılar, şiirler konuşuyor sadece. AKM Salonu büyüdü, büyüdü Ege Denizini, Mübadillerin tüm yurtlarını, memleketlerini, Anadolu’yu, Rumeliyi, Balkanları içine aldı. Bir gökteyiz bir yerde! Kâh çıkıyoruz gökyüzüne seyrediyoruz Ege denizini, adaları, kâh iniyoruz yeryüzüne, seyrediyoruz kendi içimizi, ayak bastığımız yerleri.
Bornova’dayız şimdi:
BURNOVA ME KRİA NERA
BUCA ME PRASİNADES
KE Sİ KAİMENE KUKLUÇA
ME Ç’OMORFES KİRADES
Bornova’dan Alaçatı’ya geçiyoruz:
ALACATİANİ
ST’ALACATA (A)STİN PANAYA X2
ST’AYODİM’APO PİSO ALACATİANİ
ST’AYODİM’APO PİSO PANOHORİANİ
Sonra
“Samyoti Samyotisa” şarkısı geliyor sahneye, koronun sesleriyle birlikte alıp götürüyor bizleri Sisam Adası’na.
“Samyotisa Samyotisa
Pote ta pas sti Samo
Ta rikso roda sto yalo Samyotisa
Triandafila stin amo
Ke me ta mavas s’ ağapo
Ke me ta leromena
Ke me ta ruha tis dulyas Samyotisa
Trelenome ya sena
Sisamlı kız, Sisamlı kız
Sisam‘a ne zaman gideceksin?
Güller serpeceğim kıyıya Sisamlı kız
Güller serpeceğim kumsala…
Ah sevgilim, ah!
Siyah elbiselerinle de seviyorum ben seni,
Kirlilerle de iş elbiselerinle de seviyorum.
Ah sevgilim, ah!
Ölüyorum ben senin için Sisamlı kız!
HONAZ’DAKİ GREBENALILAR
Samyotisa türküsü alıp götürdü beni ta Ege’nin öte yakasına, Arnavutluk sınırındaki Grebena vilayetine, Grebena vileyetinin Varşno ve Kastro köylerine… Sonra uçup geldim Denizli’ye Honaz’a. Bir dündeyim bir bugünde! Bir Grebena’dayım, bir Honaz’da. Bir Sisam’dayım bir İzmir Konak Atatürk Kültür Merkezi’nde…
Grebenalı Mübadiller Honaz’da düğünlerde Samyoti Samyotisa türküsünü söyleyip oynarlardı. Grebanalı Mübadiller anadilleri Yunancayı konuşurlardı. Biz onların konuştukları dile “Macurca” derdik.
Bahçe komşularımız Macur Mevlüt, Macur Muharrem, Murtaza Acar, Tahsin Özkan, Hacı Dayı idi. Ben onlardan “Macurca” öğrenmiştim. Kiraz toplarken biz Türkçe türkü söylerdik, Macur Mevlüt’ün kızları “Macurca” söylerlerdi. Türkçe ve Macurca türküleri yarıştırırdık!
Macur Mevlüt Amca “Bizim oralar gala! Vraşno poli gala!” derdi.
Sonra derin bir ah çekerdi.
Anlamazdım neden ah çektiğini.
Honazlılar düğünlerinde “Grebenalı Macurları” davet ederlerdi. Önce Honazlılar oynardı, sonra sıra Grebanalılara gelirdi.
Honazlılar, “Haydin bakalım macurlar! Oynayın bakalım bir macur oyunu!” derlerdi.
Grebenalıların gelmesi düğünün şerefini artırırdı. Grebenalılar her davete gitmezlerdi.
Grebanalılar “Samyoti Samyotisa” türküsünü hem söyler hem oynarlardı. Anlamını bilmezdik. Fakat saygıyla dinlerdik “Macurca” söyledikleri türküyü, saygıyla seyrederdik oynadıkları oyunu.
Emanet Çeyiz romanımın hazırlıklarını yaparken Honaz’da Grebena’nın Kastro köyünden Honaz’a gelmiş olan Murtaza Acar Amca ile uzun uzun konuşmuştum.
İlk kez 1995 yılında Hisar Mahallesi’ndeki evinin bahçesinde Murtaza Acar “Samyoti Samyotisa” türküsünü söyledi ve Türkçeye çevirmişti.
Dün gibi, bugün gibi 29 yıl geçmiş aradan! Murtaza Acar Honaz’a geldiğinde 12 yaşında imiş. “Ah bizim oralar! Ah bizim Kastromuz! Ah bizim Grebenamız!” diye diye, Rumca türküler söyleye söyleye gözleri arkada kalarak öldü gitti! Ardında hatıralar, türküler kaldı. O türküler, o hatıralar Emanet Çeyiz romanımın sayfalarında yaşıyor artık!
Grebena’dan Honaz’a, Honaz’dan İzmir’e Atatürk Kültür Merkezi salonuna uçup geldim… Koro ve koro yönetmeni Yılmaz Demirtaş coşmuş “Samyoti Samyotisa”yı söylüyorlar. Halaya durmuş tüm mübadiller kalp kalbe, yürek yüreğe! Halayın bir ucu Sisam adasında, bir ucu Honaz’da bir ucu ta Grebena’da! Dünya küçük insanlık büyük!
KARDEŞİN DUYMAZ ELOĞLU DUYAR SESİNİ
Mübadele korosu Zülfü Livaneli’nin meşhur türküsüne başladı. Perdede Zülfü Livaneli ve bu türküyü seslendirenler görülüyor.
susarlar sesini boğmak isterler
yarımdır kırıktır sırça yüreğin
çığlık çığlığa yarı geceler
kardeşin duymaz eloğlu duyar
çoğalır engeller yürür gidersin
yüreğin taşıyıp götürür seni
nice selden sonra kumdan ötede
kardeşin duymaz eloğlu duyar
yıkılma bunları gördüğün zaman
umudu kesip de incinme sakın
aç yüreğini bir merhabaya
kardeşin duymaz eloğlu duyar
Hayatta öyle zamanlar oluyor ki yapayalnız kalıyor insan. Haykırıyorsun, haykırıyorsun sesini duyan olmuyor. İşte tam bu zor anlarda, sesini kardeşinin bile duymadığı zamanlarda vefalı insanlar duyuyor sesini. Kardeşinin duymadığını eloğlu duyuyor. Umut tükenmiyor!
TEŞEKKÜRLER SEVGİLİ EMEL ACAR,
TEŞEKKÜRLER SEVGİLİ SEMRA YEŞİL
TEŞEKKÜRLER SEVGİLİ YILMAZ DEMİRTAŞ
TEŞEKKÜRLER SEVGİLİ MÜBADELE KOROSU
TEŞEKKÜRLER BU MUHTEŞEM GECEYİ BİZE YAŞATANLAR
Yılmaz Demirtaş, Emel Acar’ı, Semra Yeşil’i sahneye davet etti ve teşekkür etti. Sonra Onur Konuğu olarak beni sahneye davet etti.
Sahneye çıktım. Bu muhteşem gecenin sorumluğunu üstlenmiş olan Emel Acar’a bir buket çiçek sunarak teşekkür ettim. Sonra Semra Yeşil’e Kayaköylü Ayşe’nin Hikâyesi’ni kaleme aldığı için teşekkür ettim ve bir buket çiçek sundum.
Mübadiller Türkiye’nin zenginliğidir
Emel Acar beni mikrofona davet etti, doğaçlamadan içimden geldiği gibi konuştum:
Sevgili Mübadil kardeşlerim sizlerin aranızda olmaktan çok mutluyum. Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilcisi Emel Acar’ın Sorumluğunda düzenlenen bu anma toplantısı tek dilli olsaydı bu kadar etkili olamazdı. Türkçe ve Yunanca iki dilli olunca muhteşem oldu. Emanet Çeyiz romanımın hazırlığı sırasında Yunanistan’da bulduğum Sinop Ayancıklı Baba Yorgo “Tek meyve ile bahçe olmaz!” demişti. Gerçekten de bu akşam çok meyveli bahçenin güzelliğini birlikte gördük ve yaşıyoruz.
Başta Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilcisi Emel Acar olmak üzere, Semra Yeşil’e, Aylin Koç’a, Döneceklerdi Oyunu Oyuncularına, Şinanika Müzik Grubuna, Mübadele Korosu Yönetmeni Yılmaz Demirtaş’a, Koro üyelerine, Talat Keşkek yönetimindeki İmza Dans Topluluğuna ve tüm emeği geçenlere çok teşekkür ederim.
Başta Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilcisi Emel Acar olmak üzere, Semra Yeşil’e, Aylin Koç’a, Döneceklerdi Oyununu sahneleyen İzmir Turizm Folklor Derneği Oyuncularına, Şinanika Müzik Grubuna, Mübadele Korosu Yönetmeni Yılmaz Demirtaş’a, Koro üyelerine, Talat Keşkek yönetimindeki İmza Dans Topluluğuna ve tüm emeği geçenlere çok teşekkür ederim.
- Yıl Mübadele Roman Ödülü’nü bana layık gören, beni onurlandıran Lozan Mübadilleri Vakfı’na çok teşekkür ederim.
Mübadiller Türkiye’nin zenginliğidir.
Mübadiller Türkiye’ye, Türkiye Mübadillere müteşekkirdir.
İyi ki varsınız!
İyi ki varız!”
İZMİR’İN KAVAKLARI
İzmir’de konser verilir de İzmir’in kavakları söylenmez mi? İzmir’in kavakları türküsünü solo olarak Mehmet Özcan söyledi. Perdede efeler oynuyordu.
Sonra,
Sonra MEMLEKET KOKULU YARİM türküsü söylenmeye başladı.
Bir mübadele türküsü ancak bu kadar duyarlı, bu kadar anlamlı ve dokunaklı olabilir.
DENİZ BİLE ACI ÇEKER AH AGAPİMU
GÖZLERİNDEN YAŞLAR DÖKER
BENİM BU DERDİM GİZLİ KALMAZ SEVDİĞİM
FİGAN İLE BAŞIMDAN TÜTER
KARA GÖZLERİNE HAYRAN OLDUĞUM
MEMLEKET KOKULU YARİM
KIRIK DİLLERİNE MEFTUN OLDUĞUM
SAÇINA GÜL TAKILI YARİM
DENİZ BİLE ŞAHİT OLMAZSA AH AGAPİMU
BAŞKA KİM OLUR DERDİME
MEMLEKET HASRETİ ÖYLE BASTI SEVDİĞİM
BIÇAKLAR SAPLANDI YÜREĞİME
KAYIKLAR KIYIDAN AYRILIRKEN AH AGAPİMU
SANKİ CANIM TENİMDEN AYRILDI
BİR DE BAKTIM SEVDİĞİM BİZİM DAĞLARIMIZDAN
MASMAVİ BİR KUŞ HAVALANDI
TALAT KEŞKEK YÖNETİMİNDEKİ İMZA DANS AKADEMİSİ TOPLULUĞU
Türküler, şarkılar, görseller, müzikler aklımızı başımızdan alıp giderken yüreğimizi deniz gibi dalgalandırırken beş kişilik Mübadele Dans Grubu siyah beyaz özel dans kıyafetleriyle sahneye geldiler. Ortada bir erkek, sağlı sollu ikişer kadın toplam beş kişi koronun önünde oynamaya başladılar. Oynuyorlar mı, uçuyorlar mı belli değildi!
ESKİ DOSTLAR
UNUTULMUŞ BİRER BİRER
ESKİ DOSTLAR ESKİ DOSTLAR
NE BİR SELAM NE BİR HABER
ESKİ DOSTLAR ESKİ DOSTLAR
HAYAL MEYAL DÜŞLER GİBİ
UÇUP GİDEN KUŞLAR GİBİ
YOSUN TUTAN TAŞLAR GİBİ
ESKİ DOSTLAR ESKİ DOSTLAR
UNUTULMUŞ İSİMLERDE
BİLİNMEZ Kİ NASIL NERDE
ŞİMDİ YALNIZ RESİMLERDE
ESKİ DOSTLAR ESKİ DOSTLAR
“Eski Dostlar” gecenin hüzünlü, duygulu, insanın içini yakan şarkılarından biriydi.
Mübadele Korosu, koro ve solo olarak toplam 17 türküyü, şarkıyı iki dilli olarak seslendirdi. Anadili Yunanca olan mübadiller Yunanca şarkıları çok güzel seslendirdiler. Aslında sadece seslendirmediler, içlerindeki mübadele acılarını, mübadele tarihini yaşadılar ve yaşattılar.
Mübadiller olmadan Türkiye olamaz!
Mübadiller olmadan Yunanistan olamaz!
- Yıl Mübadele Anma programında baştan sona barış, kardeşlik, sevgi, iyi komşuluk dilekleri vardı. Bu program barış kültürünün iyi bir örneği idi.
Programda tek bir nefret kelimesi, tek bir kin kelimesi yoktu.
Mübadele tarihi Türkiye ve Yunanistan’ın ortak tarihidir.
Türkiye’de 10 milyon kadar mübadil evladı vardır.
Yunanistan nüfusunun üçte birinin kökeni Anadolu’dur.
Mübadele tarihi ve mübadil evlatları Türkiye ile Yunanistan arasındaki kalıcı barışın, dostluğun temeli olabilirler.
- Yıl anma etkinliği bunun mümkün olabileceğini gösterdi.
Mübadiller olmadan Türkiye olamaz!
Mübadiller olmadan Yunanistan olamaz!
BEN İSTERDİM Kİ…
Ben isterdim ki, bu anma programı Türkiye’nin her yerinde, okullarda, üniversitelerde, kültür merkezlerinde tekrarlanmalıydı.
Bu anma programı Yunanistan’da, Girit Adasında, Atina’da, Selanik’te gösterilmeliydi.
Bu bir başlangıçtır.
En güzel günler henüz yaşamadığım günlerdir.
En güzel şarkılarımızı henüz söylemedik, ama hep birlikte söyleyeceğiz.
Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölgesi temsilciliğinin düzenlediği Mübadelenin 101. Yılı Anma Programını gördükten sonra umudum daha da arttı.
Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.
Gecenin fotoğraf ve video çekimleri Foto Gökalp tarafından gerçekleştirildi. Video çekimlerini Gökalp Yirmibeş ile Filiz Yirmibeş, fotoğraf çekimlerini ise Ayşegül Yirmibeş yaptılar. Bu yazıda kullandığım fotoğrafların çoğunu Ayşegül Yirmibeş’in çektiği fotoğraflardan aldım. Ayşegül’e ve Foto Gökalp’e çok teşekkür ederim.
Eforisto poli!
Ευχαριστώ πολύ
Bochum, 14 Şubat 2024, Kemal Yalçın